Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13119 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11281 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANDIRIN SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/02/2014NUMARASI : 2013/20-2014/47Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece, asıl dava yönünden davanın kabulüne, karşı dava yönünden ise davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı-karşı davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..................... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım; karşı dava, komşuluk hukukuna aykırılıktan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, asıl dava yönünden davanın kabulüne, karşı dava yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.Somut olayda; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu; böyle bir davada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 413.) ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddeleri uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, el atılan yerin ve yıkımı istenen şeyin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur (4.3.1953 tarihli ve 10/2 sayılı İBK).Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davanın 1.000,00-TL dava değeri gösterilmek suretiyle, elatmanın önlenmesi ve yıkım talebi ile açıldığı, yapılan keşif sonrası el atılan yerin değerinin '' 537,00 TL '' olarak, yapı değerinin ise '' 1196,00 TL '' olarak belirlendiği, Mahkeme tarafından keşfen belirlenen toplam '' 1733,00 TL '' üzerinden harç ikmali yapılmadığı gibi hükümde de karar ve ilam harcının maktu olarak alındığı anlaşılmaktadır.Ne var ki, mahkemece keşfen belirlenen değer üzerinden harca hükmedilmemesi doğru değilse de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün '' 5 '' numaralı bendinin hükümden tümden çıkartılmasına, yerine " Alınması gerekli 118,38 TL harçtan peşin olarak alınan 17,15 TL'nin mahsubu ile bakiye 101,23 TL'nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına " ibaresinin yazılmasına, davalı-karşı davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,Davalı-karşı davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK. nun 186. (1086 sayılı HUMK'nun 376.) maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin; HMK'nun 297.(HUMK'nun 388.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. ./..Ne var ki, uygulamada söz konusu HMK'nun 294/4.(HUMK'nun 38l/son) maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HMK'nun 298/2 (HUMK'nun 389.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nun (HUMK'nun ) yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda; kısa kararda '' Karşı davacı M........Ç........'in dava dilekçesinin yargı yolu farklılığı nedeniyle görev yönünden reddine ve mahkememizin görevsizliğine '' şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, gerekçeli kararda, " Karşı davacı M....... Ç.........'in komşuluk hukuku nedeniyle açtığı davanın esastan reddine" denilmek suretiyle, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Davalı-karşı davacının , bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün l0/04/l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.