MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2012NUMARASI : 2004/365-2012/322Mahkemenin 05.06.2012 tarihli, 2004/365 esas, 2012/322 karar sayılı davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının davalılar tarafından duruşma istekli temyiz edilmesi üzerine Dairece duruşma günü olarak tayin edilen 05.11.2013 tarihinde duruşma yapılmış ise de, davalı tarafa usûlüne uygun olarak duruşma günü tebliğ edilmediği davalıların karar düzeltme istemleri üzerine bu defa yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davalıların karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairenin 05.11.2013 tarihli, 2013/12831 esas, 2013/15162 karar sayılı Onama-Bozma kararının bu nedenle ortadan kaldırılmasına, karar verildikten sonra yeni duruşma günü olarak saptanan 27.01.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar Avukat T.. Ü.. ve Avukat A..Ü..(kendilerine asaleten diğer davalıya vekâleten) ile temyiz edilen davacı M. S..K.. ve vekili Avukat A..Ö.. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı, dosya incelenerek gereği düşünüldü.-KARAR-Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, alacak ve manevi tazminat isteklerine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı, vekili olan davalılar ile yaptığı anlaşma uyarınca TMSF’den satın alınan 9383 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümün tapuda adına tescilinin sağlanacağı kararlaştırılmış iken davalıların taşınmazı devretmedikleri gibi tadilata başladıklarını, gönderdiği satış bedelinden ise 50.000,00 TL avukatlık ücretini kesip kalan parayı iade ettiklerini, davalıların hasta olduğunu bildikleri halde güvenini kötüye kullandıklarını, aynı taşınmazın ilk ihalesi için teminat olarak yatırılan 10.000,00 TL bedeli de satış düştüğü hâlde iade etmediklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, birinci ihale için teminat bedeli olarak yatırılan 10.000,00 TL’nin ve çektiği korku, acı ve üzüntü nedeniyle de 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsili isteği ile eldeki davayı açmıştır. Davalılar, dava konusu taşınmazın davacının ipotek borcundan dolayı Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü'nün 2000/526 talimat sayılı dosyası ile 01.06.2001 tarihinde alacaklı E.. A.Ş.’ye alacağına mahsuben satışının yapıldığını, ardından mülkiyeti TMSF’ ye geçen taşınmazı yapılan üçüncü ihale sonucunda satın aldıklarını, o tarihten beri yeri kullanan davacıdan taşınmazı tahliye etmesi istenince eldeki davanın açıldığını, davacı adına ihaleye girildiği ve diğer iddiaların doğru olmadığını, ihale bedelini iki adet taşın-mazlarını satarak ve bankaya konut kredisi için müracaat etmek suretiyle ödediklerini, davacının kendilerini hukuki ve mali olarak ibra ettiğini, inanç sözleşmesinin tarafı olmadıklarını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, somut olay nedeniyle davalı Tarcan’ın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/174 Esas sayılı dosyasında davacıya karşı vekillik görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği, anılan kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, yargılamanın yenilenmesi talebinin de reddedildiği, kesinleşen ceza dava dosyasındaki gerekçenin davalı Tarcan için bağlayıcı olduğu, davalı Tarcan'ın eşi olan davalı Ayla’nın da davacı vekili olması nedeniyle olayları bilebilecek konumda bulunduğu, dava dışı TMSF tarafından satışa çıkartılan taşınmazın ihalesine davacı adına katılmak üzere anlaşan ve aynı zamanda avukat olan davalıların vekâlet görevini kötüye kullanarak taşınmazı adlarına tescil ettirdikleri, iktisaplarının haklı nedene dayanmadığı, davacının kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden: çekişme konusu 9383 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümün TMSF tarafından kapalı zarf usûlü teklif alınmak suretiyle düzenlenen aleni müzayede neticesinde 01.09.2004 tarihinde alınan yönetim kurulu kararı ile davalı T.. Ü..’e satışına karar verildiği, ardından TMSF tarafından taşınmazın 20.09.2004 tarihli akitle davalılara satış suretiyle temlik edilerek ½’şer paylı olarak tescilinin yapıldığı 09.09.2004 tarihli protokolün davacı ile dava dışı L. İ.. K... arasında yapıldığı, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/141 esas, İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/124 esas sayılı dava dosyalarından vazgeçilmesi ile 103 ada 2 parsel sayılı taşınmazın satılması sağlanarak bedeli ile davacı M. S..K..’ın oturmakta olduğu..... sok., No: .../.... Karşıyaka adresindeki taşınmazın Av. T.. Ü.. tarafından satın alınmasının kararlaştırıldığı İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20.12.2010 tarihli, 2010/174 Esas, 2010/344 Karar sayılı kararı ile, müşteki M. S.. K..t’ın şikayeti üzerine sanıklar T.. Ü.. ile A.. Ü..’ün 09.09.2004 suç tarihli görevi kötüye kullanmak suçundan “…..müştekinin vekili olarak takip ettikleri İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/141 esas, İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/124 esas sayılı davaları nedeniyle 09.09.2004 tarihli protokolde, anılan davalardan feragat edilerek tapu iptali ve tescil davasına konu taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılması halinde bu taşınmazın davalılar tarafından satılarak bedeliyle şikayetçinin halen oturmakta olduğu TMSF lehine ipotekli olan evin müşteki adına satın alınarak tapuda tescil işlemi yapacaklarına dair hüküm bulunmasına rağmen söz konusu davalardan feragat edip, anılan taşınmaz üzerindeki tedbirin de kaldırılmasını sağlayarak banka hesaplarına yatırılan satış bedeliyle müvekkilin oturmakta olduğu evin satın alınıp kendi adlarına tescil ettirmek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları” iddiası ile kamu dav ası açıldığı, mahkemece, “ katılanın davaya konu 10 nolu daire ile ilgili ailevi ve maddi geçmişi, olguları her iki sanığın bildiği, katılanın bu evi tekrar alma konusunda adeta ölümcül bir mücadele verdiğini her iki sanığın bizzat gördüğü, teminat paralarının sanıkların hesabına yatırılması ve daha sonra son ihaleye giren avukat T.. Ü..’ün ihale kendisinde kalması, sanık Ayla’nın da isteği ve küçük çocuklarına Karşıyaka’da oturan Ayla’nın annesinin bakması çabasının etkisi ile bu daireyi katılanın üzerine devretmedikleri, hatta her iki sanığın ve özellikle sanık Ayla’nın 200.000,00 YTL verildiği taktirde tapuyu devredeceklerini bildirmesi, ancak zaten gücü tamamen tükenmiş olan katılanın aradaki 35.000,00 YTL farkı karşılamasının mümkün olamaması nedenleriyle katılanın gözü olan daireye yangından mal kaçırır gibi hızla giren sanıkların sağı solu yıkıp arzularına göre tadilat yaparak yerleşmelerinde de art niyet taşıdıklarını gösterdiği, her ne kadar yazılı hale getirilmemişse de genel vekaletname içerisinde sayılan –vekilin daima müvekkilinin çıkarlarını gözetmesi kuralını kötüye kullanarak görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri” gerekçesiyle her iki sanığın mahkumiyetine karar verildiği, anılan kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, sanıkların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinden bahisle yargılamanın yenilenmesine dair isteklerinin aynı mahkemece kabule değer bulunmadığı, Yargıtay Başsavcılığı’nın tebliğnamenin sanıklara tebliğ edildiğine dair bir belgeye rastlanılmadığından itirazının da, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 25.12.2014 tarihli, 2014/41990 Esas, 2014/37054 Karar sayılı ilamı ile kabul edilerek sanıklara tebliğnamenin tebliği sağlandıktan sonra temyiz davasının esastan reddiyle mahkumiyete dair hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ceza davasında tartışılıp kabul edilen somut olgular dikkate alındığında, dava dışı TMSF tarafından satışa çıkartılan çekişme konusu taşınmazın ihalesine davacı adına katılmak üzere anlaşan ve aynı zamanda davacının avukatı olan davalı T.. Ü..’ün anılan taşınmazı adına ve eşi diğer davalı adına tescil ettirmek suretiyle vekâlet görevini kötüye kullandığı, diğer davalı Ayla’nın da davalı Tarcan eşi ve davacının vekili olması sıfatıyla durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu belirlenmek suretiyle tapu kaydının iptali ve tescil isteğinin kabul edilmiş olması ve davacının aynı taşınmazın birinci ihalesi için 09.06.2004 tarihinde yatırmış olduğu teminat bedelinin birinci ihale sonuçsuz kaldığı halde davacıya iade edilmediği tespit edilerek maddi tazminat isteğinin de kabulü kural olarak doğrudur. Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalıların öteki temyiz itirazlarına gelince; hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesinde; “karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir” hükmü öngörülmüştür.Somut olayda ise, her ne kadar davacı ihale bedeli olarak 13.09.2004 tarihinde 166.500,00 TL parayı davalılar hesabına havale etmiş ise de, daha sonra davalıların 14.09.2004 tarihinde anılan paradan 55.000,00 TL’yi vekâlet ücreti olarak ayırıp kalan 104.962,00 TL yi davacıya iade ettikleri banka kayıtları ile sabittir. Bu durumda, dava konusu taşınmazın ihale bedeli olan 165.000,00 TL yi Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü uyarınca mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya önel verilmesi, anılan bedelin mahkeme veznesine depo edilmesi sağlandıktan sonra tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline, ihale bedelinin de davalılara karar kesinleştiğinde ödenmesi şeklinde bir karar verilmesi gerektiği açıktır. Diğer taraftan, davacı, davaya konu taşınmaza ilişkin olarak davalıların yapmış olduğu eylem ve işlemler nedeniyle uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuş, mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere, Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Somut olayın davacının, avukatı olan davalıların, TMSF' den davacı adına ihaleye girerek satın aldıkları taşınmazı adlarına tapuya tescil ettirmeleri şeklinde gerçekleştiği, davalıların bu eylemlerinin, davacının kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilemeyeceği tartışmasızdır,Hâl böyle olunca, mahkemece açıklanan bu olgular gözetilerek tapu iptali ve tescil isteğinin ihale bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi sağlandıktan sonra kabulüne, yine alacak isteğinin kabulüne ve manevi tazminat isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.