MAHKEMESİ : SORGUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/01/2014NUMARASI : 2012/491-2014/22Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar dahili davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.01.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat M..T.. ile temyiz edilenler vekili Avukat C..B.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacılar, davalı ile müşterek murislerinin 1986 yılında taraflara taşınmazları satarken 9723 m² yüzölçümlü 4803 parsel sayılı ve yeni düzenleme ile 150 ada 271 parsel numarasını alan taşınmazın davalı taraf, 43702 m² yüzölçümlü 4804 parsel sayılı, yeni düzenleme ile 150 ada 272 parsel numarasını alan taşınmazın davacı taraf adına satışının yapıldığını ve taşınmaza bu şekilde zilyet olduklarını, ancak 150 ada 271 parsel sayılı taşınmazın davacı taraf, aynı ada 272 parsel sayılı taşınmazın davalı taraf adına tescil edildiğini, hatanın kadastro çalışmaları sonucunda anlaşıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile 150 ada 272 parselin adlarına, 150 ada 271 parselin ise davalı adına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.Davalı İhsan Nuri, yargılama sırasında ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilmişler ve dahili davalılar, davacı taleplerinin asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın kullanım durumuna aykırı olarak kadastro tespitinde hata sonucu davalı adına tescil edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 150 ada 272 parsel sayılı taşınmazın kadastro yenilemesi ile 18.10.2011 tarihinde davalı İ.. B.. adına tescil edildiği, öncesi 4804 parsel olan taşınmazın uygulama tutanağında, “taşınmazın planimetre karinesi ve fen klasöründeki miktarı 43.820 m2 yazmasına rağmen tespit tutanağı ve tapu kütüğüne planimetre karinesinin bir üst satırında olan 4803 parselin alanı 9.780 m2. olarak sehven yazıldığı, yüz ölçümde oluşan farkın sınırların değişmesinden değil, planimetre hesaplama hatalarından kaynaklandığı” belirtilerek 3402 sayılı Yasanın 22/a maddesine göre 43.702.35 m2. olarak tespitinin yapıldığı; öte yandan, 150 ada 271 parselin de yenileneme ile davacılar adına 11.04.2011 tarihinde tescil olunduğu, öncesinin 4803 parsel olup, aynı şekilde uygulama tutanağında, “taşınmazın planimetre karinesi ve fen klasöründeki miktarı 9.780 m2 yazmasına rağmen tespit tutanağı ve tapu kütüğüne planimetre karinesinin bir alt satırında olan 4804 parselin alanı olan 43.820 m2. lik alanın sehven yazıldığı, yüz ölçümde oluşan farkın sınırların değişmesinden değil, planimetre hesaplama hatalarından kaynaklandığı belirtilerek 3402 sayılı Yasanın 22/a maddesine göre tarla, 9.723.54 m2. olarak tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, yapıldığı dönemdeki basit ve ilkel tekniklerle üretilen paftaların ihtiyacı karşılamadığı, böylece paftaların yenilenmesinin zaman zaman zaruret haline geldiği bilinen bir gerçektir. Bunun için 23.06.1983 tarihinde 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girmiş ve bu ihtiyacı büyük ölçüde karşılamıştır. Öte yandan, yenileme kadastrosu özel bir kadastro olup, yenileme işlemi, önceki kadastro ile saptanan mülkiyet ve geometrik durumu yok sayan ve tamamen hükümsüz kılan yeni bir kadastro çalışması değil, mümkün olduğu kadar aslına sadık kalınarak onun eksikliklerini tamamlayan sınırlarında ve yüzölçümlerinde görülen yanlışlıkları “orantı” ve “dengeleme” kurallarına göre düzelten bir önceki kadastroya ek bir işlemdir. Somut olayda ise, davacılar iddiası bakımından mahkemece yeterli araştırma ve uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, yapılan uygulama sırasında mahkemece, ilk kadastro paftası ile yenileme paftası çakıştırılmamış, davacıların kullandıkları parsel ile malik olarak gözüktükleri taşınmazın aynı olup olmadığı tespit edilmemiş, hatanın varlığı ortaya konulmamıştır.Hâl böyle olunca; mahallinde harita mühendisi niteliğini taşıyan üç kişilik uzman bilirkişiler marifetiyle yeniden keşif yapılması, ilk kadastro paftası ile yenileme paftası çakıştırılmak suretiyle hangi parselin hangi parsele denk geldiğinin belirlenmesi, uygulamayı gösterir, denetime elverişli bilirkişilerden rapor alınması, fiili durum ile kayıtların uyuşup uyuşmadığının dosyadaki bilgi ve belgeler ile denetlenmesi, uygulama tutanaklarındaki anlatım da gözetilerek yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 27.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.