Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13046 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 11149 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : ELBİSTAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/07/2006NUMARASI : 2006/258-362Taraflar arasında görülen davada;Davacılar ve katılan davacı,miras bırakanlarının . parça taşınmazını davalılara mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak temlik edildiğini,satışların gerçek olmadığını ileri sürerek,tapu iptali ile payı oranında tescil isteminde bulunmuş, yargılama sırasında davalı Fatih yönünden davadan vazgeçmişlerdir.Davalılardan N.,birleşen dava ile...parsel sayılı taşınmazdaki petrol istasyonunun kendisine ait olduğunu,bu kısmın tapusunun iptali ile adına tescilini istemiş,diğer davalılar ise davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,temlikin muvazaalı olduğu,hile iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine,birleşen davaların ve müdahilin davasının kısmen kabulüne dair verilen karar Dairece " sadece ..parsel sayılı taşınmazla ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması ve .. parselde davalı N..nin muristen gelmeyen payının da kabulü nedeniyle bozulmuş,mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabul ve reddine karar verilmiştir.Karar, davalı N. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,önceden kurulan hükmün bozulmasına dair karar dikkate alınarak davanın kabulüne hükmedilmiştir.Ancak,bilindiği üzere;tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda " müdahil davacı Fethi'nin dava konusu .parsele yönelik davasının reddine" denildiği halde gerekçeli kararda bu hususta bir hüküm kurulmayarak, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik öteki hususların incelenmesine yer olmadığına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,25.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.