Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 130 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 11834 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/04/2006NUMARASI : 2003/97-142Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları İsmail adına kayıtlı olan .. ve .. parsel sayılı taşınmazlara davalıların taşkın inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteminde bulunmuşlardır.Davalılardan Ş., davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,müdahalenin sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulü’ne karar verilmiştir.Karar, davalı Ş..Y..vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda ölçekli krokide (A) harfi ile gösterilen 1.43 m2 lik yere elatmanın önlenmesi ve tecavüzlü bölümün yıkımına karar verilip gerekçeli kararda; bu kısım dışında ayrıca (B) harfiyle gösterilen 0.82 m2 lik saçak tecavüzlü ile .nolu parsele de yapılan yapılan binanın .ve ..katlarında 0.16 m2 lik kapalı çıkma tecavüzünün bulunduğu belirtilerek bu bölümlere de elatmanın önlenmesi ve yıkım yönünde hüküm kurularak kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,15.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.