MAHKEMESİ: MANİSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 23/05/2012NUMARASI: 2009/380-2012/226Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, enkaz bedelinin tespiti davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu,açıklamaarı dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım istemine ilişkindir.Mahkemece; taşkınlığın imar uygulaması sonucu gerçekleştiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği, toplanan deliller ve eksiğin tamamlatılması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden; davacıların 4 sayılı imar parselinde paylı mülkiyet üzere malik oldukları, davalının ise 3 sayılı imar parselinde dava dışı Ş... A... ile paydaş olduğu, 2517 ada, 4 sayılı imar parselinin, 2579, 2580 ve 2581 sayılı kadastral parsellerin, 3 sayılı imar parselinin ise 2575, 2576, 2577 ve 2578 sayılı kadastral parsellerinin şuyuulandırılmasından oluştuğu, 3 nolu imar parselinin geldisini teşkil eden 2576 kadastral parselin de davalı ile dava dışı Ş... A... adına müştereken kayıtlı olduğu, 3 nolu imar parselinde yer alan yapıların bir kısmının davacıların maliki bulunduğu 4 nolu imar parseline taşkın olduğu ve yapıların ana nüvesinin 3 nolu imar parselinde kaldığı anlaşılmaktadır. Davacılar dava dilekçesinde; paydaşı oldukları 4 nolu imar parseline davalının taşkın yapılandığını ileri sürerek enkaz vasfındaki yapı bedelinin tespiti ve mahkeme veznesine depo edilmesi karşılığında yapının kaldırılması ve elatmanın önlenmesi istemiyle eldeki davayı açmışlar, davalı yan ise tecavüzlü durumun imar uygulaması ile meydana geldiğini, yapının kadastral parsel sınırları içerisinde inşaa edildiğini, yapı bedelinin ödenmesi gerektiğini savunmuş mahkemece taşkınlığın imar uygulaması ile oluştuğu kabul edilerek Fen Bilirkişinin 18/03/2011 tarihli krokili raporunda (A), (B), (C) harfleri ile gösterilen davacılara ait 4 parsel sayılı taşınmaza taşkın olduğu saptanan kısımların yıkımına ve (A) ve (C) harfleri ile gösterilen muhdesat için belirlenerek mahkeme veznesine depo edilen 15.142,15 TL. enkaz bedelinin hükmün kesinleşmesinden itibaren nemalarıyla birlikte davalı yana ödenmesine, krokide 3 nolu imar parselinde kalan ekonomik değeri olmayan (B)(F), (G), (E) ve yolda kalan (D) harfleri ile gösterilen kısımlar bakımından yıkım ve bedel talebinin reddine karar verilmiştir.Ne varki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.Hemen belirtilmelidir ki, arzın mütemmim cüz'ü (bütünleyici paçası) olan muhtesatların, zeminin mülkiyetine tabi olmaları nedeniyle (TMK 684.md.) yıkım istekli davalarda, davanın binanın ana nüvesinin üzerinde bulunduğu taşınmazın tüm maliklerine yöneltilmesi zorunludur.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K. nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Bunun yanı sıra, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum sözkonusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duymuştur.Somut olay, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; taşkın olan binanın ana nüvesinin paylı mülkiyete tabi olan 3 nolu parsel üzerinde kaldığı, davalının anılan taşınmazda paydaş olduğu, TMK. 684. maddesi hükmü uyarınca yapıların zeminin mülkiyetine tabi olacağı ve davada yıkım isteğinin de bulunduğu gözetilerek dava dışı paydaş Şerafettin Aksu'nun davada yer almasının sağlanmadığı gibi, taraflara ait taşınmazların imar öncesinden itibaren tedavül kayıtları ve krokilerinin getirtilerek gerek kadastral ve gerekse imar krokilerinin zeminde çakıştırılmak suretiyle müdahalenin imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının, yıkıma konu edilen muhdesatların yer aldığı taşınmazda davalının hukuken korunmaya değer bir hakkının bulunup- bulunmadığının belirlenmediği, davacı yana ait 4 parsele taşkın olduğu saptanan yapıların kim tarafından yapıldığının, tecavüzlü kısmın yıkılması halinde binaların tamamının zarar görüp- görmeyeceği konusunun da duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya konulamadığı görülmektedir.Hal böyle olunca, davada yer almayan 2517 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından olan Ş... A...'ya husumet tevcih edilerek taraf teşkilinin sağlanması, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca oluşan 3 ve 4 nolu imar parsellerinin geldisini teşkil eden kadastal parsellerde tarafların da mülkiyet hakkının olduğu gözetilerek, mahallinde uzman bilirkişilerle yapılacak keşifle, kadastral parseller ile imar parsel krokilerinin çakıştırılarak çekişme konusu taşınmazdaki taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup-oluşmadığının, yıkıma konu edilen muhdesatın yer aldığı taşınmazda davalıların imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir haklarının bulunup bulunmadığı ve yapıların imar öncesinde kim tarafından yapıldığının beyanlar hanesindeki şerhler de gözetilerek yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunun ve taşkın yapıların bulunduğu zeminde davalıların imar öncesi bir haklarının bulunduğunun belirlenmesi halinde, taşkın kısımların yıkılması ile binanın tamamının yıkılıp- yıkılmayacağı, eğer tamamının yıkılmasını gerektiriyorsa yapının kaim değerinin belirlenmesi aksi halde yıkılan kısımların bedelinin depo ettirilmek suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetli değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.