Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12986 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10667 - Esas Yıl 2006
MAHKEMESİ : GERZE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/05/2004NUMARASI : 1991/130-84Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu .parsel sayılı taşınmazına komşu .nolu parselin maliki davalının taşkın yapı inşa ederek yaklaşık 44 m2’lik bölümüne müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.Davalılar, çekişme konusu taşınmazdaki yapının kadastro tespitinden önce yapıldığı ve paftadaki kayma neticesinde tecavüzün oluştuğunu iyi niyetli olmaları nedeniyle Türk Medeni Kanununun 651/2. maddesi gereğince muhik tazminat karşılığında ayni hak tesis edilmesi veya tecavüzlü bölümün tapusunun iptaliyle adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Mahkemece, davalıların iyiniyetli oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, savunmaya değer verilerek temliken tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; .. ada ..parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya, buna komşu ..nolu parselin ise davalıların miras bırakanı S...a ait olduğu ve davalıların irs'en malik oldukları ..parsel sayılı taşınmaza yaptıkları binanın davacıya ait .parsele taşkın olduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece, taraflara ait taşınmazlarda kayma olduğu benimsenerek ve davalıların iyiniyetli oldukları kabul edilerek savunmaya değer verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Oysa, keşfen elde edilen, bilim ve tekniğe uygun olarak düzenlendiği anlaşılan bilirkişi raporunda; kayma olarak nitelendirilen halin taşınmazların ortak sınırında değil, davalıların taşınmazının doğu sınırında bulunduğu belirtilmiştir. Öyleyse kayma hukuki değil eylemli bir durumdur. O halde, mahkemenin gerekçesinin dosya kapsamına uygun düştüğü de söylenemez. Öte yandan, taşkın yapı Türk Medeni Kanununun 725.maddesinde öngörülen koşullarının gerçekleşmesi halinde sahibine kişisel hak sağlar ve taşkın yapının zemindeki bölümünün temliken tescili isteğine olanak verir. Oysa, bilirkişi ve tanıklar binanın 1959-1960 tarihlerinde yapıldığını bildirmişlerdir. Bu belirlemeye, özellikle çekişme konusu taşınmazın kadastrosunun 23.3.1956 tarihinde yapıldığı anlaşıldığına ve tutanağın beyanlar hanesinde ve sicil kaydında muhdesat şerhi bulunmadığına göre, binanın taşkın olacak şekilde kadastrodan sonra yapıldığı tartışmasızdır. O halde, davalıların taşkın binanın yapımında iyiniyetli oldukları kabul edilemez, başka bir deyimle Türk Medeni Kanununun 725.maddesinde öngörülen tescil isteme koşullarının davalılar yönünden gerçekleşmediği sabittir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.