MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ,YIKIM,ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..... 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı, davalı ve dava dışı kişilerle birlikte 278 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazın paydaşı olduğunu, davalının kendi onayı ve bilgisi olmadan tarlanın tamamını işgal ederek portakal-mandalina fidanları diktiğini ileri sürüp payına isabet eden kısımdaki agaçların sökülmesi suretiyle elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği ile eldeki davayı açmıştır.Davalı, dava konusu tarlayı kendi payı yönünden malik sıfatıyla, bu pay dışındaki kısmı kiracı sıfatıyla kullandığını, taraflar arasında kira ilişkisi bulunduğunu belirterek davanın reddini suvunmuştur. Mahkemece, elatmanın önlenmesi istemli davanın kabulüne, ecrimisil istemli davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 278 parsel sayılı taşınmazın, davacı, davalı ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalı ...'ın tarla niteliğinde olan çekişmeli taşınmazın tamamını mandalina fidanları dikmek suretiyle kullandığı, davacının ve diğer paydaşların bu kullanım şekline rızalarının bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, davanın paydaşın paydaş aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi davası olarak nitelindirileceği ve Türk Medeni Kanununun 688. ve devamı maddelerinin gözetilmek suretiyle çekişmenin çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanununun 2l3., (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237.) Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup- olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup- oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi Türk Medeni Kanununun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda belirlenen olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın paylı mülkiyete tabi olduğu, tüm paydaşları bağlayan harici taksim sözleşmesi ve fiili kullanım biçiminin oluşmadığı, davalının tapuda tarla niteliği ile kayıtlı olan çekişmeli taşınmazı kapama meyve bahçesi haline getirmek suretiyle tasarruf ettiği, davacının taşınmazda çekişmesiz kullandığı bir bölümün bulunmadığı açıktır. Öte yandan, taşınmazın kullanım ve istifade niteliğinin değiştirilmesi önemli idari tasarruflardan olup, Türk Medeni Kanununun 692.maddesi uyarınca paydaşların oybirliğini gerektirdiği tartışmasızdır.O halde, davalı ........'ın, oybirliği bulunmaksızın taşınmazın kullanım ve faydalanma niteliğini değiştirdiği anlaşıldığından elatmanın önlenmesine karar verilmesi kural olarak doğrudur. Ancak, mahkemece eski hale getirmek suretiyle paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere "davacının payına tekabül eden yüzölçümleri belirlenmek suretiyle" infaza elverişli olmayacak şekilde elatmanın önlenmesine şeklinde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Diğer taraftan, davacı vekili 27.11.2013 tarihli oturumda 2011 yılına ait ecrimisil bedelini davalıdan aldıklarını bildirdiğine , davalının söz konusu ağaçları 2011 yılı Nisan ayında diktiğine ve eldeki davanın da 15.06.2011 tarihinde açıldığına göre, davacının ecrimisil talep hakkının doğmadığı gözetilerek, bu isteğin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması da doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.