MAHKEMESİ : AKÇAKOCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/12/2010NUMARASI : 2010/233-2010/714Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 425 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davacının adına kayıtlı olduğu, komşu aynı ada 2 sayılı parselin ise kayden davalıya ait bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı; davalının, 3194 Sayılı Yasaya aykırı olarak çekme mesafelerini korumadan ve mimari projesine aykırı şekilde inşaat yaptığını, bu inşaat yoluyla komşuluk hukukuna da uymadığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin s??nırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkemece sadece imara aykırılık iddiası bakımından araştırma ve inceleme yapılmış; komşuluk hukukuna ilişkin soruşturma ve değerlendirmede bulunulmamıştır.Hemen belirtilmelidir ki, salt imara aykırılık iddiasının idareyi ve idari yargıyı ilgilendirdiği, bu eylemin komşuluk hukuku açısından yalnız başına zarar doğurucu nitelikte sayılamayacağı kuşkusuzdur. Ancak davada, komşuluk hukukuna aykırı müdahale iddiasında da bulunulmuştur.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılarak, davalının inşaatı nedeniyle davacının komşuluk hukuku bakımından herhangi bir zarar görüp görmediğini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, zararın varlığı halinde, giderim şeklinin ve nasıl yerine getirileceğinin açık bir biçimde belirlenmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.