Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1297 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 10165 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/07/2007NUMARASI : 2005/61-2007/188Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, davalının, hukuki ehliyete haiz olmayan miras bırakanları H.... maddi ve manevi sıkıntı içerisinde bulunmasından tecrübesizliğinden yararlanarak 7 parsel sayılı taşınmazdaki payını değerinin çok altında bir bedelle satın aldığını, temlikin ehliyetsizlik ve gabin nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, iddialarının doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 5.2.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat İlker Evren ile temyiz edilen vekili Avukat . geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacılarını miras bırakanları H.... K.......... hukuki ehliyete haiz olmadığını, ayrıca davada dayanılan gabin hukuksal sebebinin yasada öngörülen objektif ve subjektif unsurlarının gerçekleştiğini ileri sürerek, miras bırakan tarafından dava konusu 7 parsel sayılı taşınmazdaki payın davalıya yapılan temlikinin geçersizliğinden bahisle tapu iptali ve tescili isteğinde bulundukları anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; değinilen isteklerle açılan davada öncelikle ehliyetsizlik iddiasının inceleme konusu yapılması asıldır.Ne varki; mahkemece bu konuda yeterli araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez.Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılması, yapılan araştırma sonucu miras bırakanın ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, davanın kabulüne karar verilmesi, ehliyetli olduğunun belirlenmesi durumunda ise; davada dayanılan gabin hukuksal sebebi konusunda tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmaya ve incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 5.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.