MAHKEMESİ: İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 25/12/2012NUMARASI: 2011/465-2012/594Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,yıkım, temliken tecsil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine, savunma yoluyla ileri sürülen temliken tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedilip gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine, ilişkin olup davalı savunma yolu ile temliken tescil istediğini bildirmiştir.Mahkemece, davanın reddine, davalının temliken tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 36202 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, davalının anılan imar parselinde kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, öte yandan, taşınmazın 344 sayılı kadastral parselin imara tabi tutulması sonucu oluştuğu, davalının 344 sayılı kadastral parselde paydaş bulunduğu, payına karşılık 36202 ada 6 sayılı imar parselinin adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.Ne var ki, yapılan değerlendirmenin hukuki bir temele dayandığını söyleyebilmek mümkün değildir.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olayda, davalının paydaşı olduğu 344 sayılı kadastral parsele binasını inşa ettiği, anılan taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulması sonucunda kadastral parseldeki payına karşılık 36202 ada 6 sayılı imar parselinin müstakilen davalı adına tescilinin yapıldığı, mahkemece, mahallinde yapılan uygulama sonucunda elde edilen bilirkişi raporu ile davalı binasının ise, imar uygulaması sonrasında davacının maliki olduğu çekişme konusu 36202 ada 4 sayılı imar parseli ile dava dışı kişiye ait 36202 ada 5 sayılı imar parseline ve imar yoluna taşkın hale geldiği görülmektedir.O halde, yukarıda değinilen ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacı taşınmazına taşkın olan davalının binası yönünden belirlenen kaim bedelin mahkeme veznesine davacı tarafından depo ettirilmesi suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve davalının dava dışı kişiye ait 36202 ada 5 sayılı imar parselinin maliki olduğunun kabulü suretiyle savunma yoluyla ileri sürülen temliken tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.Diğer taraftan, taşkın bölüm bakımından ifrazın mümkün olup olmadığı hususunun Belediye encümeni tarafından alınacak karar ile belirlenmesi gerekirken ilgili belediye istimlak müdürlüğünün yazısına istinaden ifrazın mümkün olduğunun kabulü de isabetsizdir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.