MAHKEMESİ : ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/11/2013NUMARASI : 2012/27-2013/571Taraflar arasında görülen maddi ve manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteğinin yasal koşulları oluşmadığından reddine, davalı Yunus'un taşınmazla bir ilgisinin olmadığı gerekçesi ile onun yönünden husumetten davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.11.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat B..... E........ ile diğer temyiz edenler vekili Avukat T..... Y........... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ................ tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.Davacılar, Almanya doğumlu olup, orada yaşadıklarını, babaları Mehmet Zeki Aydemir'in 1993 yılında, anneleri Maria Manuela'nın 2006 yılında öldüğünü, babalarından intikal eden kat mülkiyeti kurulu 7047 ada 10 parseldeki 3 nolu dükkanın işletilmesi ve diğer işlemler konusunda 29.02.2003 tarihinde akrabaları olan davalı Ruhi'yi vekil tayin ettiklerini, ancak vekilin görevini kötüye kullanarak anılan taşınmazı damadı ve torunu olan diğer davalılara işgal ettirdiğini, vekillikten azledip ödenmeyen kira bedellerinin ödenmesi ve varsa kira sözleşmelerinin kabul edilmediği konusunda ihtarname gönderdiklerini ancak sonuç alamadıklarını, bu konuda Kaymakamlığa yaptıkları şikayetin incelemesi sırasında sunulan kira sözleşmesinin geçersizliği ve elatmanın önlenmesi konusunda açtıkları davanın Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/188 Esas, 2011/433 sayılı kararı ile kabul edildiğini ve kesinleştiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, vekilin herhangi bir ödeme yapmayıp haksız kazanç sağladığını, diğer davalıların da durumu bilen kişiler olup kötüniyetli olduklarını, zararlarından onların da sorumlu olduğunu, anılan nedenlerden dolayı bilirkişi marifeti ile yapılacak keşif sonucu tespit edilecek zararın (ödenmeyen rayiç kira bedelleri vb.) vekalet tarihinden bu yana ödenmemesi nedeniyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili hususunda bu davayı açtıklarını ileri sürerek, belirsiz alacak davası mahiyetinde ki davalarının kabulü ile şimdilik 10.000.-TL manevi ve 10.000.-TL maddi zararının ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. ./..Davalılar vekili, davacıların annelerinin de sağlığında Ruhi'yi vekil tayin ettiğini, dava konusu yerde Sezen'in kiracı olduğunu, bu konuda yazılı kira sözleşmelerinin bulunduğunu, davalı Yunus'un ise vekaletle ve dükkanla ilişkisinin olmadığını, Sezen ve Yunus yönünden husumetten davanın reddi gerektiğini, 2003-2006 yılları arasında kira bedellerinin düzenli olarak davacıların annesinin banka hesabına gönderildiğini, anneleri öldükten sonra da davacıların amcaları A.. N.... A........'in Almanya'daki hesabına aktarıldığını, 2011 yılında da davacıların avukatına ödendiğini, taşınmazda yapılan tamirat ve tadilat masraflarının kiradan düşüldüğünü, davacıların gönderilen kira bedellerini kabul ederek kira ilişkisine onay verdiklerini, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, maddi tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalı Ruhi'nin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı davalı torunu Sezen'e işgal ettirdiği gerekçesi ile anılan davalılar yönünden ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteğinin yasal koşulları oluşmadığından reddine, davalı Yunus'un taşınmazla bir ilgisinin olmadığı gerekçesi ile onun yönünden husumetten davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların, kat mülkiyeti kurulu 7047 ada 10 parseldeki 3 nolu dükkanda 15.06.2010 tarihinde intikale istinaden malik oldukları, davacıların Alman makamlarında düzenlettirdikleri ayrı ayrı vekaletnameler ile 29.09.2003 tarihinde davalı R.. T..'yi vekil tayin ettikleri, taşınmazları kiraya verme ve kira bedellerini tahsil hususunda yetkisi bulunan vekil Ruhi'nin de, Vergi Dairesinden temin edilerek evrak arasına alınan yazılı kira sözleşmelerine göre, anılan dükkanı; 01.11.2003 başlangıç tarihli 1 yıllık kira sözleşmesi ile aylık 500.000.000 eski TL ile davalı Yunus'a kiraya verdiği, sözleşmede mecurun bir başkasına devir edebileceğinin de kararlaştırıldığı, davalı kiracı Y.. E..'ın da 20.07.2009 başlangıç tarihli 1 yıllık kira sözleşmesi ile aylık 500.-TL'den davalı S.. E..'a kiraya verdiği, en son olarakta vekil Ruhi Erdoğan'ın 01.08.2009 başlangıç tarihli 5 yıllık yazılı kira sözleşmesi ile yine aylık 500.-TL'den taşınmazı davalı Sezen'e kiraya verdiği, davacıların, davalı Sezen hakkında 3091 Sayılı yasa kapsamında 02.03.2011 tarihinde Kaymakamlığa başvuru yaparak S.. E..'ın elatmasının önlenmesine karar verilmesini istedikleri, yapılan soruşturma neticesinde; Çankaya Kaymakamlığınca 08.03.2011 tarihinde talebin reddedildiği, öte yandan, yine davacıların, davalı Sezen aleyhine, 01.08.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ve taşınmazdan tahliyesi hususunda açtıkları davalarının Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21.09.2011 tarihli, 2011/188 Esas, 2011/433 sayılı kararı ile kabul edilerek, S.. E..'ın dava konusu dükkana elatmasının önlenmesine karar verildiği, anılan kararın, tarafların temyiz taleplerinden feragat etmeleri sebebi ile temyiz edilmeden 11.10.2011 tarihinde kesinleştiği, davacılar vekilin, Ankara 10. Noterliği'nin 07.01.2011 tarih ve 303 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, davalı Ruhi'nin vekillikten azledildiği konusunda Ruhi'ye ihtarname keşide ettiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, yasal şartların oluşmadığı belirlenmek suretiyle manevi tazminat isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacılar vekilinin öteki dtemyiz itirazları ile bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; 1086 sayılı HUMK'un 179/4. maddesi hükmüne paralel düzenleme getiren 6100 sayılı HMK'nın 119/g maddesine göre; davacı dava dilekçesinde dayandığı hukuki sebepleri belirtmelidir.Yine HUMK'un 74. ve 76. maddeleri hükümlerine paralel düzenlemeler getiren 6100 sayılı HMK'nın 26. ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir.../...Somut olayda da; davacılar, Türkiye'de bulunan taşınmazlarının kiraya verilmesi ve bu konudaki işlemleri takip etmesi konusunda vekil tayin ettikleri davalı Ruhi'nin vekalet görevini kötüye kullanarak maliki oldukları davaya konu 3 nolu bağımsız bölümü akrabaları olan diğer davalılara işgal ettirerek vekalet görevini kötüye kullandığını, el ve işbirliği içinde hareket ederek kendilerini zararlandırdıklarını ileri sürerek, tüm davalılar bakımından vekalet görevinin kötüye kullanılmasına dayalı maddi tazminat isteğinde bulunmuşlar, yargılama sırasında da ecrimisil üzerinden hesaplama yapan bilirkişi raporlarına da, taleplerinin ecrimisil olmadığını belirterek itiraz etmişlerdir. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. .../..Somut olayda hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.O halde, öncelikle çekişme konusu taşınmazın tapuya ilk tescilinden itibaren tüm maliklerini gösterir tedavüllü tapu kaydı evrak arasına alınarak dava konusu bağımsız bölüme davacıların hangi tarihten itibaren malik olduklarının belirlenmesi, ondan sonra davacı tarafın maddi zararları konusunda dava dilekçesinde; ''...bilirkişi marifetiyle davaya konu dükkanda yapılacak keşif sonucu tespit edilecek zararın (ödenmeyen rayiç kira bedelleri vb.)'' şeklinde yazılı olmasına karşılık ödenmeyen rayiç kira bedeli dışında ne gibi zararlarının bulunduğunu belirtmedikleri, aşamalarda da, dava dilekçesinde kısaca ''vb.'' diye yazdıkları zararlarının nelerden ibaret olduğu hususunda açıklama getirmedikleri gözetildiğinde, 6100 sayılı HMK'nın 31. maddesi hükmü uyarınca; davacı tarafa, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı maddi tazminat isteklerinin nelerden ibaret olduğunun, diğer bir söyleyişle vekalet görevinin kötüye kulanılmasından kaynaklanan zararlarının neler olduğu şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklattırılarak belirlenmesi, ondan sonra yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilmek suretiyle maddi tazminat isteği değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminat isteği yönünden yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.