Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12940 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6846 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/11/2011NUMARASI : 2009/161-2011/430Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu iptal tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalıların dava dilekçesinde bildirilen “S.... Beldesi, Ordu” adresine, birlikte sakin ve yeğenleri olduğu belirtilmek suretiyle H... G.... imzasına tebliğ edildiği, ne var ki davalıların adı geçen kişinin yeğenleri ve kendileriyle birlikte sakin olmadığını belirterek tebligatın usulüne uygun yapılmadığını ileri sürdükleri, yargılamaya katılmadıkları ve mahkemece yapılan araştırma sonucunda da davalıların H... G... ile aynı konutta ikamet etmediklerinin ve köy ihtiyar heyetinde bir görevinin olmadığının saptandığı, bu durumda davalılara yapılan dava dilekçesi ile duruşma günü tebligatların usulsüz olduğu ve taraf teşkilinin usulüne uygun şekilde tamamlanmadığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1086 Sayılı HUMK' nun 73. maddesi (6100 Sayılı HMK’nun 27. maddesi) hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş,5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48. ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.Öncelikle; yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir.Bu nedenle,tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.O halde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalıların eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.Hal böyle olunca; usulüne uygun olarak davalılara dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra, yanların gösterecekleri kanıtların eksiksiz olarak toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiştir.Davalıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.