MAHKEMESİ : DİDİM(YENİHİSAR) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2011NUMARASI : 2008/264-2011/741Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, murisin mirasçıları arasında dengeleri gözetir şekilde paylaştırma yaptığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden;dava 1831 ada 8 parsel sayılı taşınmazın davalı E.. K.. adına 10.05.2005 tarihinde satış suretiyle tescil edildiği,tarafların mirasbırakanı 1926 doğumlu Hasan Himmet Kamacı'nın 30.10.2003 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davalı çocukları Mehmet ve Erdal ve dava dışı çocukları ile muristen önce 03.01.1989 tarihinde ölen oğlu Elman'ın çocukları davacı Deniz ile dava dışı Başak'ın kaldıkları anlaşılmaktadır.Davacı; babası E. . ile davalılar M.. K.. ve E.. K..'nın kardeş olduklarını, muris H. H. K.'nın ölmeden önce maliki bulunduğu bir kısım gayrimenkulleri davalılara devrettiğini, işlemlerin muvazaalı olarak yapıldığını, davalılardan E.. K.. adına kayıtlı olan ve üzerinde akaryakıt satış istasyonu ve müştemilatı bulunan 8 parselde kayıtlı bulunan taşınmazın bir kısmının, daha önce E.. K.. ve M.. K..'nın ortağı bulundukları Kamacı Petrol Ticaret ve Turizm Ltd. Şti. adına kayıtlı iken E.. K..'nın bu kısmı 10.05.2005 tarihinde satış yoluyla devraldığını, satış tarihinde belli bir kısım da yine E.. K.. adına kayıtlı olduğunu, bu gayrimenkulün tamamı daha önce muris adına kayıtlı iken E.. K.. M.. K.. ve K.Petrol Ltd. Şti. arasında paylaşılmış ya da el değiştirmiş olduğunu ileri sürerek davalılar adına kayıtlı 390 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar için eldeki davayı açmış, daha sonraki yazılı beyanlarında talebini petrol istasyonunun bulunduğu 1831 ada 8 parsel sayılı taşınmazın hissesi oranında tapu kaydının iptali ile tescili yönünde sınırlandırmış;davalı ise,murisin sağlığında hak dengesini gözetir şekilde tüm mirasçılarını kapsar bir şekilde bir paylaştırma yaptığını, mal kaçırma kastından söz edilemeyeceğini, muris adına kayıtlı davaya konu edilen taşınmazdan sayıca ve değerce fazla taşınmazlar bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Bilindiği üzere,uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Bu durumda, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Hâl böyle olunca, davalıya mirasbırakan tarafından temlik edildiği beyan edilen 1681 ada 1,2, ve 3 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tüm kayıtların ve dayanak belgelerinin , dava konusu edilen 8 parsel sayılı taşınmazın şirkete geçişi ve şirketten davalı Erdal'a geçişine ilişkin akitler ile tüm kayıtların ile şirket belgelerinin mercilerinden getirtilmesi, mirasbırakan tarafından düzenlendiği ileri sürülen vasiyetnamenin getirtilerek incelenmesi ve miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların bulunması halinde nitelikleri ve değerleri bakımından uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.