MAHKEMESİ : İSTANBUL 20. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/02/2012NUMARASI : 2009/256-2012/83Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup mahkemece davalılardan F... S... T... yönünden yerinde olmadığı, diğer davalı Z... T... yönünden de davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 320 ada, 27 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulu 4 adet bağımsız bölüm bulunduğu ve mülkiyetin davacı Z... ile davalılardan F...ve dava dışı kişilerin murisi M.. K... Adına kayıtlı olduğu, çekişmeli 3 nolu bağımsız bölümün davalılardan Z... T... tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.Gerçekten de; davalılardan F...'nın bir elatma olgusu tespit edilemediğinden hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne değinen davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle hükmün bu yönüyle ONANMASINA,Davacının sair temyiz itirazlarına gelince; çekişmeli bağımsız bölümün 17/08/2008 tarihinde ölen Mualla adına kayıtlı olduğu, ölüm tarihine göre terekesi TMK'nun 701 ve 703. maddesi arasında yer alan elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, davalı Z...'in mirasçı olmadığı gibi taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir hakkının olmadığı ve 3. kişi konumunda olduğu sabittir.Bilindiği üzere; TMK'nun 702/4 maddesi hükmü uyarınca; terekeyi temsil eden ortaklardan herbiri topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir ve bu korumadan bütün ortaklar yararlanırlar. Somut olayda davacı 3. kişi konumunda bulunduğuna göre davacı Z...'in de muris M...'nın mirasçısı olması sebebiyle dava açma hakkının olduğu kuşkusuzdur. O halde; iddia ve savunma doğrultusunda; taraf delillerinin, toplanması ve toplanacak deliller değerlendirilip, işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi dava dilekçesinde ecrimisil bakımından değer gösterilmiş ve fakat elatılan yer yönünden bir değer belirtilmemiştir. Oysa 492 sayılı Harçlar Kanunu hükmü uyarınca elatmanın önlenmesi istekli davalarda ecrimisil de istenilmiş ise dava değerinin elatılan yerin değeri ile istenilen ecrimisilin toplamından ibaret olacağı öngörülmüştür. Öyle ise mahkemece öncelikle davacıya elatıldığı iddia edilen yer için de bir değer belirlemesi yaptırılması buna göre 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30 ve 32. maddesi de gözetilmek suretiyle harcın tamamlatılarak gerekli usuli işlemlerin ikmal edilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemesi de doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.