MAHKEMESİ : TRABZON 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/12/2012NUMARASI : 2010/14-2012/376Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece asıl davada davacı Z. D. bakımından davanın reddine, diğer davacılar bakımından ise asıl ve birleşen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, birleşen dava ise bedelin tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece; asıl davada davacı Z.. D..'nın davasının feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar bakımından ise asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan O. Ş.'ın 05/01/2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi Emine ve çocukları Zehra, Safiye, Fikriye, Fatma, Sevgi, Necati, kendisinden önce 1982 tarihinde ölen oğlu-Mustafa'dan olma torunu Adem'i bıraktığı, murisin kayden maliki bulunduğu, 44, 50 ve 1304 kadastral parseli 17/02/1981 tarihli satış akdi ile oğlu olan Mustafa Şal (19 yaş) ve N.. Ş..'a (28 yaş) tapuda satış göstermek suretiyle 1/2 payla temlik ettiği, Mustafa adına kayıtlı 1/2 payın, 1982 tarihinde ölümü ile mirasçıları eşi Sevim ve oğlu A.. Ş..'a intikal ettiği, davacıların murisin kızlarından Zehra, Safiye, Fikriye, Fatma, davalıların ise murisin oğlu Necati ile oğlu Mustafa'nın eşi Sevim ve Adem olduğu, temlike konu taşınmazların temlikten sonra imar uygulamasına tabi tutulduğu, halen davalılar adına kayıtlı olan 1717 ada, 1, 1724 ada, 9 , 1729 ada, 4 , 5, 8 ve 9 sayılı imar parselleri bakımından asıl davada tapu iptal ve tescil, üçüncü kişiye temlik edilen 1729 ada, 4 ve 5 sayılı imar parsellleri bakımından ise birleşen davada bedelin tahsilinin istenildiği, yargılama sırasında Mustafa Şal'ın mirasçılarının kendilerine intikal eden payları 18/01/2010 tarihinde dava dışı A.. B..'a temlik ettikleri, anılan kişinin de payını 10/08/2011 tarihli satış akdi ile dava dışı Özkan Şal'a devrettiği ancak sadece A.. B.. bakımından 6100 sayılı HMK'nin 125. maddesi nin işletildiği, 1729 ada, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların dava tarihinden önce 23/12/2009 tarihli satış akdi ile dava dışı M. K.ve A. D.i'ye temlik edildiği bu nedenle anılan taşınmazlar bakımından birleşen davada bedelin tahsilinin istenildiği, davacılardan Z. (Şal) D.ı'nın yargılama sırasında, S. (Ş.) G.'in ise hükümden sonra davadan feragat ettikleri anlaşılmaktadır.Davacılar asıl ve birleşen davada; murisin kayden maliki olduğu çekişmeye konu taşınmazlarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak oğullarına temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Hemen belirtilmelidir ki; murisin 44, 50 ve 1304 nolu kadastral parsellerini, oğulları olan Necati ve Mustafa'ya tapuda satış gibi göstermek suretiyle yaptığı temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve bu olgu benimsenmek suretiyle anılan taşınmazlara karşılık gelen imar parselleri üzerinden feragat beyanında bulunan davacı Z.. D.. dışındaki davacılar bakımından asıl ve birleşen davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,Davacıların temyiz itirazlarına gelince;1-Öncelikle belirtmek gerekir ki; çekişmeye konu 44, 50 ve 1304 kadastral parsellerin temlik tarihinden sonra imar uygulamasına tâbi tutularak yeni imar parsellerine dönüştüğü ve davanın imar parselleri üzerinden açıldığı, Tapu Sicil Müdürlüğünün 07/04/2010 tarihli yazısında dava konusu taşınmazların imar parseli olduğu, imar revizyonundan önceki geldi kaydının 17/02/1981 tarihli resmi satış akdi ile N.. Ş.. ve M. Ş..l'a temlik edilen, akde konu taşınmazlar olduğu bildirilmiş ise de kayıtlardan denetlenemediği görülmektedir. Oysa anılan husus kamu düzeniyle ilgili olduğundan re’sen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu durumda; dava konusu taşınmazlara karşılık gelen imar parsellerinin tedavül kayıtlarının getirtilmesi, imar uygulaması sonucu oluşan imar parsellerinin saptanması, gerekirse bu konuda bilirkişi görüşüne başvurulması, bu hususun duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerekirken infazda tereddüt uyandıracak şekilde hüküm oluşturulması isabetsizdir.2-Öte yandan; 1729 ada, 8 parsel sayılı taşınmazda lehine 1/2 pay temlik edilen Mustafa Şal'ın 1982 tarihinde ölümü üzerine payın mirasçılarına intikal ettiği ve payın yargılama sırasında 18/01/2010 tarihinde dava dışı A.. B..'a devredildiği, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 186. maddesi uyarınca davaya dahil edildiği ancak aynı payın bu defa 10/08/2011 tarihinde dava dışı Ö. Ş.'a temlik edildiği, hükmün 2012 tarihinde kurulduğu halde mahkemece anılan pay bakımından HMK'nun 125. maddesinin işletilmediği gibi usul yasasında "dahili dava" yolunun bulunmadığı gerekçesiyle hüküm kurulmadığının açıklandığı görülmektedir. Mahkemenin bu açıklamasının hukuki ve yasal olduğu söylenemez.Bu durumda; dava tarihinden sonra pay temlik edilen kişiler bakımından HUMK'nun 125 maddesi işletilerek sonucuna göre 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp-yararlanamayacağı hususu bakımından mahkemece araştırma ve inceleme yapılması gerektiği de kuşkusuzdur.3- Diğer taraftan; asıl ve birleşen davada davacılardan S.. G.. hükümden sonra verdiği 05/12/2013 tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nin 307. maddesi (1086 sayılı HUMK'nın 91. maddesi) "feragat iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesi," biçiminde tanımladıktan sonra 311. maddesinde (HUMK'nın 95. maddesinde) dava sonuçlanıncaya kadar davanın her aşamasında talep edilebileceği ve kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı öngörülmüştür. O halde mahkemece; davacın S.. G..'in feragati yönünden değerlendirme yapılarak bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.4-Birleşen dava bakımından ise; dava dilekçesinde dava değeri 10.000,00 TL olarak gösterildiği, keşfen belirlenen değer üzerinden yöntemine uygun şekilde dava miktar yönünden ıslah edildiği halde ıslahın gözardı edilerek dava dilekçesindeki değer üzerinden bedele hükmedilmiş olması da doğru değildir.Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazlara karşılık gelen imar parsellerinin tedavül kayıtlarının getirtilmesi, imar uygulaması sonucu oluşan imar parsellerinin saptanması, gerekirse bu konuda bilirkişi görüşüne başvurulması, bu hususun duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, 1729 ada, 8 parselde M. Ş.'a temlik edilen 1/2 pay bakımından dava tarihinden sonra dava dışı 3. kişiye (Ö. Ş.) temlik edildiği gözetilerek davacılara HMK'nun 125. maddesi uyarınca seçimlik hakının hatırlatılması sonucuna göre gerekirse TMK'nın 1023. maddesi uyarınca taraf delillerinin toplanması toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi, birleşen davada ıslahın gözetilmesi, hükümden sonra feragat eden davacılardan S.. G.. bakımından 6100 sayılı HMK'nin 307 ve devamı maddeleri uyarınca bir hüküm kurulması için karar bozulmalıdır..Davacıların değinilen nedenlerden ötürü temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.