Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12892 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10400 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/09/2013NUMARASI : 2012/350-2013/445Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi ve yıkım istemlerinin kabulüne, ecrimisil isteminin feragat nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar davalılardan Özlem tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ................... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istemine ilişkindir.Davacılar, kayden ½’şer payla malik oldukları 1167 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalıların yapılaşmak suretiyle müdahalede bulunduklarını ileri sürerek inşaatın yıkılarak elatmanın önlenmesini ve ecrimisile karar verilmesini istemişler, aşamadaki beyanlarında ecrimisil isteminden feragat ettiklerini bildirmişlerdir.Davalılar, çekişme konusu taşınmazda bulunan evin mirasbırakan halaları F.... K........’dan intikal ettiğini, sözkonusu evin kadastro geçmeden önce yapıldığını ve tapu kaydında Fatma’ya ait olduğuna ilişkin şerh bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, 1167 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ve Fatma Kaya’ya ait olan kargir evin yıkılması suretiyle elatmanın önlenmesine, 1166 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan banyonun 1167 nolu parsele taşkın kısmının 03/04/2013 tarihli bilirkişi raporunda ve krokide A harfi ile gösterilen kırmızı renkli kısmın yıkılması suretiyle elatmanın önlenmesine, ecrimisil istemine ilişkin davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 1167 parsel sayılı 86 m2 büyüklüğündeki taşınmazın ½’şer payla davacılar E.. T.. ve L.. B.. adına kayıtlı olduğu, tapunun muhdesat bilgileri bölümünde “üzerindeki ev F......... K................ya aittir” kaydının bulunduğu, tapulama tutanağında taşınmazın ceddinden intikalen ve taksimen 25 seneden fazla zilyetliğinde bulunmakta iken, 1974 yılında üzerine kargir ev inşa ettiği ve halen de zilyetliğinde bulunduğundan bahisle 18/10/1978 tarihinde Fatma Kaya adına tesbit gördüğü, Maliye Hazinesi tarafından tesbite itiraz edildiği, itirazın reddi üzerine açılan tesbite itiraz davasında yapılan yargılama sonunda itirazın kabulü ile Hazine adına tescile karar verildiği, 28/03/2006 tarihinde davacı Eşref tarafından Hazine’den satın alınan taşınmazın dava dışı Hayriye Turan ve H.........e T..............e 19/12/2006 tarihinde ½’şer pay oranında satıldığı, ortaklığın giderilmesi davası sonunda gayrimenkul üzerindeki yükümlülüklerle birlikte satış sureti ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, davacıların cebri satışla 06/08/2009 tarihinde taşınmazda ½ ‘şer payla kayıt maliki oldukları, F.........K............nın ölü olup tek mirasçısının erkek kardeşi olan İ.......... D............... olduğu, İ.......... D..................ın da vefat ettiği geriye mirasçıları davalılardan Ayşe, Halim, Turgut, Alaattin, Hediye, Nurgül’ü bıraktığı, Nurgül’ün de vefat edip geriye eşi Ömer ve çocukları Murat, Bülent ve Özlem’i bıraktığı, Ömer’in de yargılama sırasında öldüğü, taşınmaz üzerindeki evin davalı mirasçılar tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır../..Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı TMK'nun 683. maddesi hükmü gereğince, bir şeye malik olan kimse kanunların öngördüğü istisnalar dışında o şeyden dilediği gibi yararlanma, kullanma ve tasarruf etme hakkına haiz olup, bir başkasının o şeye haksız olarak el atması durumunda mülkiyet hakkına dayalı olarak tecavüzü def edebileceği tartışmasızdır.Davacıların malik olduğu taşınmazın sicil kaydında bulunan ve taşınmaz üzerindeki muhdesatın davalıların mirasbırakanına ait olduğuna dair yer alan şerhin, 3402 Sayılı Yasanın 19. maddesi hükmü gereğince sahibine TMK'nun 724. maddesinden kaynaklanan kişisel hak niteliğindeki temliken tescil isteme hakkının dışında başkaca bir hak bahşetmeyeceği açıktır. Ne var ki, eldeki davada bu konuda açılmış bir dava da bulunmamaktadır.O hâlde, mülkiyet hakkı ile kişisel hakkın karşı karşıya gelmesi durumunda, mülkiyet hakkına değer verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Somut olayda da, davacılar TMK 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı olarak eldeki davayı açtığına göre, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, dava dilekçesinde 1167 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının yıkılması, elatmanın önlenmesi ve ecrimisilin tahsili istenmiş olup, 1166 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının taşkınlığına ilişkin bir istem bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca, mahkemece HMK 26.maddesi hükmüne aykırı şekilde talebi aşar mahiyette 1166 parsel sayılı taşınmazdaki taşkın kısmın yıkımına karar verilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması hatalıdır. Davalı Özlem’in temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.