MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/12/2012NUMARASI : 2010/238-2012/622Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi,gereği görüşülüp, düşünüldü; Dava, 6098 sayılı B.K.'nun 19. (818 sayılı B.K.'nun 18.) maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil,olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, miras bırakan S... K...'ün 09.08.2009 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak eşi Sultan ile çocukları davacılar E... ve Ş... ile davalı H... ve dava dışı D...'u bıraktığı, 20.01.1986 tarihinde üyesi olduğu kooperatifdeki ortaklık hakkını 18.01.1996 tarihinde oğlu olan davalı H....'e devrettiği,çekişmeli 2079 parselde bulunan 16 nolu işyeri kooperatif adına kayıtlı iken, ferdileşme sonucu 30.04.1999 tarihinde davalı H... adına yazıldığı,davalı H... tarafından dayısının oğlu olan dava dışı K...'a 18.09.2009 tarihinde;Kahraman'dan da diğer davalı C...'e 25.02.2010 tarihinde satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.Miras bırakanın maliki olduğu kooperatif hissesini davalıya temlik ettiği sabittir.Bir başka ifadeyle kişisel hakkın temliki niteliği taşıyan kooperatif hissesinin devri işleminde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır.Bu temlikin koşullarının varlığı halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı açıktır.Bu nedenlerle mahkemece kademeli isteklerden ilkini teşkil eden iptal ile tescil isteğinin reddedilmesi doğrudur.Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, Reddine. Ne var ki, davacının tenkis isteği de olduğu halde bu konuda yeterli inceleme yapılmamıştır.Bilindiği üzere,tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık iaşe, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (TMK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olaya gelince;dinlenen ve aksi kanıtlanamayan tanıkların olaylara dayalı müşahhas bildirimleriyle miras bırakan Salih'in maliki olduğu kooperatif hissesini birlikte iş yaşamını sürdürdüğü oğlu olan davalı Hüseyin'e temlikinin bağış olduğu tüm dosya kapsamıyla sabittir.Hal böyle olunca, tenkis isteği ile ilgili yukarıda değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle bir irdeleme ve değerlendirme yapılması,murisin taşınmazın alımında kooperatife ödediği bedelin mirasın açıldığı tarihte ulaştığı değerin paranın satın alma gücündeki değişimlerin usulünce belirli kriterler (faiz-döviz-tefe-tüfe-altın v.s.gibi) dikkate alınarak tenkis hesabı yapılması,varolduğu belirtilen İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/314 Esas sayılı dosyasının da dikkate alınması ve değerlendirilmesi hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.Kabule göre de; dava değerinin, çekişmeli taşınmazın tümünün değeri üzerinden davacıların miras paylarına karşılık gelen değeri olduğu gözetilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, taşınmazın tamamının değeri üzerinden hesaplama yapılmak suretiyle davalılar yararına fazla vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru değildir.Davacılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.