Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12860 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12279 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ÇORLU SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/05/2015NUMARASI : 2013/1480-2015/758Taraflar arasında görülen tespit davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Y. A. G. 'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava kayıt maliki ile davacıların mirasbırakanının aynı kişi olduğunun tespiti isteğine ilişkindir.Davacılar, 420 ada 69 ve 89, 415 ada 46, 521 ada 11 ve 25, 527 ada 1 ve 425 ada 7 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakanları A. oğlu O. adına kayıtlı olduğunu, murislerinin soyadı kanunundan önce öldüğünü ve nüfusa kaydının bulunmadığını ileri sürerek, tapu kayıt maliki ile mirasbırakanlarının aynı kişi olduklarının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/(2). fıkrasının ç-1) bendi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür ve işin niteliği itibarıyla maktu harç alınır. Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.HMK'nin geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir. Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak telep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.Şöyle ki;çekişme konusu 420 ada 89 ve 69,425 ada 7,415 ada 46 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının edinme sebebi kısmında “..tapu kaydı ile A. oğlu O.'ın uhdesinde iken ölümü ile mirasçıları tarafından tasarruf edildiği ancak veraset belgesi ibraz edilmediğinden ölü A.oğlu O. adına tespit yapıldığı”,A. oğlu O.'ın mirasçıları olduğunu beyan eden S. C. ve A. C.'in ise henüz veraset belgesi alamadıklarını belirterek A. oğlu O. adına tespit istediklerini bildirdikleri,yine 521 ada 25 ve 11,527 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ise kadastro tespit tutanaklarının edinme sebebi kısmında “...tapu kaydı ile A. oğlu O.'ın olduğu anlaşılmış olup adına tespit yapıldığı”ibarelerine yer verildiği ancak mahallinde keşif yapılarak taşınmazı kimin hangi tarihten beri ne şekilde tasarruf ettiğinin araştırılmadığı, kadastro tespit bilirkişileri sağ iseler dinlenmedikleri, yaptırılan zabıta araştırmasının da yeterli olmadığı görülmektedir. Hâl böyle olunca;çekişme konusu taşınmazların evveliyatını bilen, tarafsız yaşlı mahalli bilirkişilerin ve komşu parsel maliklerinin isimleri tespit edilerek ve varsa taraf tanıklarının mahallinde keşif yapılmak suretiyle taşınmaz başında dinlenmesi,taşınmazları kimin hangi tarihten beri ne şekilde tasarruf ettiğinin,tasarruf edenlerin ise S. ve A.C. ile kayıt maliki A.oğlu O.'ın mirasçıları olup olmadığının araştırılması, yukarıdaki ilkeler uyarınca dava konusu taşınmazların kayıt malikinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 09.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.