Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12857 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21366 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KOZAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/05/2013NUMARASI : 2012/359-2013/325 Taraflar arasında görülen elatmaın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılardan İbrahim vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece "...davalıların murisi D. B.'nin 2 sayılı parseldeki payını temlik ettiği gözetilerek HUMK'nun 186. maddesi ( 6100 sayılı HMK'nun 125. maddesi) uyarınca usulü işlemin tamamlanması, çekişmeli yapının yer aldığı 2 sayılı imar parselinin tüm paydaşlarının davada yer almasının sağlanması, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca imardan önce haksahibi ise taşkın kısmın yıkılması halinde binanın tamamının yıkılıp yıkılmayacağının irdelenmesi eğer tümü yıkılacak ise tüm bedelin belirlenmesi ve bu bedel mahkeme veznesine depo ettirildikten sonra yıkım kararı verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasının doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulmuş mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra davalılar Rabiye ve Gülsüm hakkındaki davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine davalılar Kasım, Fadime, İsmail, Ahmet, Harun ve Raziye yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı İ.. B.. yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararına uyulmuş olmakla bozma kararı lehinde olan taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacağı ve buna göre bozma kararında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bozmaya uyulduğu halde bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; bilindiği üzere 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesinin davalılar yararına uygulanabilmesi için imar uygulamasından önce yıkılması istenen binanın üzerinde yer aldığı taşınmazda yapıyı yapanın (yapı sahibinin) ayni yada kişisel diğer bir deyişle hukukça korunan (değer verilen) bir hakkının bulunması zorunludur. Ancak, mahkemece bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi bozmadan önce yapılan keşifte bilirkişi taşkın kısmın yıkılması halinde binanın kalan kısmının zarar görmeyeceğini bildirdiği halde bozmadan sonra bilgisine başvurulan bilirkişi taşkın kısımın yıkılması halinde binanın tümünün yıkılacağının bildirmiştir. Öte yandan; taşkın kısımın imardan önce mi sonra mı yapıldığı hususu da açıklığa kavuşmamıştır. Hal böyle olunca; öncelikle davalıların imardan önce hak sahibi olup olmadıklarının belirlenmesi, taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturulması, yerinde yeniden keşif yapılarak taşkın kısımın yıkılması halinde binanın tümünün yıkılıp yıkılmayacağının 3. inşaat bilirkişinden oluşan heyet ile saptanması, bu konuda daha önceki bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve hasıl olacak sonunca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.7.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.