Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12828 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10031 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : KİRAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/06/2006NUMARASI : 2003/127-76Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanları Bedeloğlu H... O...adına Ağustos 1305 tarih sıra numarasında tapuya kayıtlı taşınmazın kapsamının Kiraz Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/100 esas,1998/181 sayılı kararı ile belirlendiğini ve kesinleştiğini,kararın eki bilirkişi raporunda (B) ve (I) ile gösterilen bölümleri davalının kullandığını,taşınmazın tamamında kendisinin kendisinin kullandığı bir yerin bulunmadığını ileri sürerek payına elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, çekişme konusu taşınmazları uzun yıllardır kendisinin kullandığını,davacının bir hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,dava konusu yerler üzerinde davacının bir hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. KARAR-Dava,paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;tarafların Ağustos 1305 tarih ...sıra nolu tapu kaydında malik görünen Bedeloğlu H....O....ın mirasçıları oldukları anlaşılmaktadır.Davacı,kendisinin de taşınmazda hak sahibi olduğu halde davalının taşınmazı kullamasına engel olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Öyle ise,taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688. ve müteakip maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince;mahkemece,davacının irsen malik olduğu payını,dava dışı üçüncü kişiye haricen sattığı taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Oysa,Türk Medeni Kanununun 706,2644 Sayılı Tapu Kanununun 26. ve Borçlar Kanununun 213. maddeleri gereğince,tapulu taşınmazların resmi şekilde yapılmayan satışlarına değer verilemez.Davacının haricen yapmış olduğu satışın mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayacağı kuşkusuzdurHal böyle olunca,tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması,gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması,soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,20.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.