Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12764 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21000 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BODRUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2013NUMARASI : 2009/837-2013/451 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Davacı, bağımsız bölüm maliki olduğu kat mülkiyeti kurulu bulunan 95 parsel sayılı taşınmaza, mülkiyeti davalıya ait 94 parsel sayılı taşınmazdaki yapının tecavüzlü olduğunu ileri sürerek, elatmasının önlenmesine ve yapıların yıkımına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı M.Faruk, iyiniyetli olduğunu, davacının kendi yarattığı durumdan menfaat sağlamaya çalıştığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Kendi adına asaleten, küçük E. B. ve E. D.'e velayetten asli müdahil G.. A.. vekili, Güler ile davalı M.F. 'un boşandıklarını, boşanma kararı ile taşınmazın tapu kaydının 1/3'er hisse ile Güler ve iki çocuğunun üzerine geçirildiğini, davacının talebinin haksız ve yersiz olduğunu belirterek, davanın reddine; aksi halde, tecavüzlü kısmın ifrazen adlarına tesciline veya irtifak hakkı tesisine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine; davalı Güler , E. B.r ve Eda'nın tecavüzlü kısmın ifrazen adlarına tescili isteminin reddine, 7.32 m²’lik tecavüzlü kısım ile ilgili irtifak tesisi taleplerinin kabulü ile, 94 parsel lehine, 95 parsel aleyhine 8784,00 TL bedeli karşılığında irtifak hakkı tesisine karar verilmiştir. Bilindiği üzere;taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu Medeni Kanunun 722, 723, 724 ncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre “ Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.”Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir. Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Medeni Kanunun 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen “ üst toprağa bağlıdır “ kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, anayapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz’ü ) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur.Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyet olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmemesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetin gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından, iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin isbatı, 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de, iyiniyet, iddia ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır. Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan subjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır. Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısmın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir.Ayrıca, iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi, ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluylada ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağıda kuşkusuzdur.Her davada hakim muhik tazminat (uygun bedel) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil, gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4. 6098 s.Türk Borçlar Kanununun 50. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidir. ../...ESAS NO : 2013/21000 KARAR NO : 2014/12764-3-Öte yandan, taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere, taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir.Bu durumda, taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davaya konu kat mülkiyeti kurulu 95 parsel sayılı taşınmazda davacı ile birlikte dava dışı Ramazan isimli kişinin bağımsız bölüm maliki olduğu, yine kat irtifakı kurulu bulunan 94 parsel sayılı taşınmazda, davalı M.Faruk, asli müdahiller Güler, Elif Bahar ve Eda Deniz'in bağımsız bölüm malikleri olduğu gibi, dava dışı bağımsız bölüm maliklerinin de bulunduğu, 94 parsel sayılı taşınmazdaki yapının7.32 m²’lik kısmının 94 parsel sayılı taşınmaza taşkın olduğu; Bodrum Belediyesi İmar Müdürlüğünce, 94 ve 95 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması sonucu oluştuğunun bildirildiği, davalı ve asli müdahillerin, taşkın yapı nedeniyle TMK'nun 725. maddesi uyarınca temliken tescil ya da irtifak hakkı tesisi talebinde bulundukları anlaşılmaktadır. Ne var ki, Mahkemece,davalının savunma yoluyla getirdiği temliken tescil isteği yönünden MK'nun 725. maddesi uyarınca hükme yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Öte yandan, davaya konu 94 ve 95 parsel sayılı taşınmazlarda dava dışı bağımsız bölüm malikleri bulunduğu halde, bu kişilerin davada yeralmaları sağlanmadan hüküm kurulmuş olmasıda isabetsizdir.Hal böyle olunca, önceklikle taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra yukarıda açıklanan ilkeler ve yasal düzenlemeler gözönünde bulundurulmak suretiyle araştırma yapılması, davaya konu 94 ve 95 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtların getirtilmesi, tecavüzlü durumun imar uygulamasıyla oluşup oluşmadığının saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi, gerekirken, bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.