MAHKEMESİ : FOÇA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/06/2006NUMARASI : 2003/412-162Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar adına kayıtlı olan ..ada .. parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının miktar fazlasının hazineye ait olduğunu ve bu konuda tapu kaydında şerh bulunduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptaliyle miktar fazlasının hazine adına tesciline karar verilmesi isteminde bulunmuş, yargılama sırasında davasını ıslah ederek, 920.50m2’lik bölümün adına tescilini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalılar Y. ve F..aleyhine açılan davaların ölü olmaları sebebiyle husumet nedeniyle reddi’ne; diğer davalılar ile dahili davalılar aleyhine açılan davaların kabulü’ne karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmişktir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek; kısa kararda davanın kabulüne denilip, gerekçeli kararda davalılar Y...ve F.. aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilerek, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.