Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12750 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12681 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 29/01/2009NUMARASI: 2008/289-2009/19Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı ile kayden paydaşı olduğu 23 sayılı parselde 21 nolu bağımsız bölümün tamamını davalının kullandığını, buna muvafakatının olmadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalı, cevap vermemiştir.Mahkemece, davanın mahiyetinin kira alacağının tahsili ve tahliye niteliğinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın mahiyetinin kira alacağının tahsili ve tahliye niteliğinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 23 parseldeki 21 nolu bağımsız bölümde davacı ile davalının kayden paydaş oldukları anlaşılmaktadır. Davacı, dava konusu taşınmazda 1/2 oranında paydaş olduğunu, davalının ise 1/2 payını 14.5.2003'te edindiğini, o tarihten itibaren taşınmazı kullanmaya başladığını, Ekim 2003 tarihine kadar kullanım bedeli ödediğini, ancak kullanmasına muvafakatı bulunmadığını ve ihtarname gönderdiğini ileri sürerek, eldaki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası haksız işgalciye karşı açılır. Nitekim, eldeki dava da bu iddia ile açılmıştır. Bu durumda, tarafların paydaş olması bir yana, kira ilişkisinin varlığının kanıtlanması halinde haksız işgalden sözedilemeyeceği açıktır.Diğer taraftan, davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülebilmesi HUMK.'nun 8.maddesinden istifade edildiği üzere taraflar arasında geçerli bir kira aktinin varlığı ayrıca niteliği itibarı ile tahliye isteğini içermesi gerekir.Bilindiği üzere; özel yasa hükümleri saklı kalmak koşuluyla, gerek taşınır gerekse taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin geçerli olması hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir.Kira sözleşmeleri yazılı veya sözlü yapılabileceği gibi zımni (üstü kapalı) olarakta vucuda getirilebilir. Yeterki taraflar kira sözleşmesinin esaslı unsurlarında anlaşmış olsunlar.Nitekim bu kural l8.3.l942 tarih 37/6 sayılı inançları birleştirme kararında açıkça vurgulanmıştır. Ne varki, kira ilişkisi bir hukuki fiil (vakıa) değil,bir hakkın doğumuna,değiştirilmesine veya ortadan kaldırılmasına neden olma niteliği itibariyle bir hukuki işlem (muamele)dir.Bu nedenle, dava değeri 40.-YTL yi aşan (23.6.1996 gün ve 4146 Sayılı Yasa uyarınca) sözleşmeler hakkında tanık dinlenilebilmesine olanak tanımayan HUMK.’nun 288.maddesi 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 Sayılı Yasanın 2/b maddesi ise değiştirilmiş ve tanıkla ispat yasağı 400.-YTL’nin üzerine yükseltilmiştir. Bu oran, 5219 ve 5236 Sayılı Yasalara göre yapılan katsayı artışı sonucu 2006 yılı itibari ile 430.-YTL, 2007 yılında ise 460.-YTL, 2008 yılında ise 490.-YTL olmuştur. Bu düzenlemeye göre, bu miktarın üzerindeki sözleşmeler hakkında tanık dinlenmesine olanak yoktur. Kira sözleşmesinin varlığı ancak, yazılı delille ispat edilebilir. Hemen belirtilmelidir ki, sözü edilen miktar, yıllık kira tutarına bakılarak belli edilir. Sözlü kira sözleşmesi kurulduğu yolundaki savunmanın, ilgilisine (davalıya yada davalılara) yemin teklif etme hakkı verebileceği; ayrıca HUMK.nun 292. ve 293.maddelerinde değinilen ayrıcalıklarında gözetilmesinin gerekeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, öncelikle yanlar arasında bir kira ilişkisinin bulunup-bulunmadığı yönünde gerekli araştırmanın yapılması bu konuda taraf delillerinin toplanması, yanlar arasında bu tür bir ilişki sözkonusu değil ise paydaş oldukları gözetilerek intifadan men koşulunun oluyda gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.