MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/02/2007NUMARASI : 2006/52-2007/19Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına tapuda kayıtlı 1864 parsel sayılı taşınmazın 3.052.06 m2’lik bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, kıyıda kalan kısmın tapusunun iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedilip, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Davacı Hazine, tapuda davalı adına kayıtlı 1864 parsel sayılı 11.030 m2 miktarlı taşınmazın 3.052.06 m2 lik bölümünün 3621 Sayılı Yasa uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, bu tür yerlerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürüp, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden tapu kaydının iptalini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Toplanan delillerden, tüm dosya içeriğinden ve özellikle noksanın tamamlanması yolu ile getirtilen dosyalardan, 735 parsel nolu, 41.300 m2 miktarlı taşınmazın, 12 ile 17 nolu parsellere uygulanan tapu miktar fazlası olarak tapulamaca Hazine adına tespit edildiği, kişilerin tespite itirazı üzerine tapulama komisyonunun 26.9.1973 tarihinde 735 nolu parselin 4950 m2 lik bölümünün kumluk ve sazlık niteliği ile Hazine adına kalan bölümünde kişiler adına tespitine karar verdiği, bunun üzerine Hazine tarafından, tapu miktar fazlasının devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer ididası ile tespite itiraz davası açıldığı, Tapulama Mahkemesinin 1978/27-7 sayılı kararı ile çekişmeli taşınmazın denizin etkisinde kalan bir olmadığı, tarıma elverişli bulunduğu gerekçesiyle davanın reddedildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği ve o davada dava edilen taşınmazın ifrazı ile eldeki davanın konusu 11.030 m2 miktarlı 1864 nolu parselin oluştuğu anlaşılmaktadır.Bilidiği üzere; HUMY'nın 237.maddesine göre maddi anlamda kesin hükümden sözedilebilmesi için, diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, birinci dava ile ikinci davanın konusunun, taraflarının dava sebeplerinin aynı olması gerekir.Bu unsurları taşıyan kesin bir hüküm bulunduğu hallerde, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak ve aynı konuda bir dava açılamaz, açılırsa bu dava dinlenemez, kesin hükmün olumsuz dava şartlarından olması ve kamu düzeniyle ilgili olması sebebiyle dava şartı yokluğundan reddedilir.Somut olayda, davacı Hazine ile davalı arasında görülüp kesinleşen Tapulama Mahkememesinin 1978/27-7 sayılı davanın tarafları ve konusunun aynı olduğu kuşkusuzdur.Dava nedenlerinin ayniyet taşıyıp taşımadığına gelince;Öğretide ve kararlılık kazanmış yargısal uygulamada benimsendiği üzere kesin hüküm bakımından dava nedeni, hukuki neden değil davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Davacı, mahkemeye hukuki sebep bildirmek zorunda olmayıp, isteği yönünden haklı olduğunu tahmin ettiği vakıaları iler sürmek durumundadır. Buna karşılık, davanının bildirdiği bu vakıalara uygulanacak hukuk kuralını bulmak ve uygulamak, diğer bir anlatımla bu vakıaların hukuki mahiyetini, yanı hukuki sebebini tayin etmek yasaları re'sen uygulamakla yükümlü olan hakime düşen bir görevdir. Bu bakımdan, davacının bildirdiği hukuki bebep hakimi bağlamaz. Bağlayıcı olan ileri sürülen vakıalardır.Davacı Hazine, tapulama mahkemesinde görülen davasında, iddiasını taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer diğer bir deyişle kazanılamayacak kamu malı olduğu özelliğine dayandırmıştır.Eldeki davada ise çekişmeli parselin, 3621 Sayılı Yasa uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı iddiası ile tapunun iptalini istemiştir. Gerçekten de, kıyılar kamunun ortaklaşa yararlandığı yerler olup, özel mülkiyete konu teşkil etmezler. Yani üst kavram kapsamında kazanılamayacak kamu malı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdendir.Ne varki, önceki davada davacı Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası kabul görmemiş, taşınmazın özel mülke konu olabilecek yerlerden olduğu benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hal böyle olunca, kesin hüküm oluştuğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMY.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.