Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12670 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 7873 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: ŞARKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/11/2011NUMARASI: 2005/66-2011/241Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyizi üzerine dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davalı B...'ın kötüniyetinin kanıtlanamdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, sahte kimlik belgesine dayalı olarak düzenlenen sahte vekaletname aracılığıyla dava dışı D... tarafından 189 ada 2 parselin dava dışı S...'e 28.06.2004 tarihinde temlik edildiğini, onun da 02.07.2004 tarihinde davalı B...'a devredildiğini ileri eldeki davayı açmıştır.Gerçekten bir taşınmazın ahara temlikinde ikinci ve sonraki eller bakımından iptal ve tescile karar verilebilmesi son malikin edimininde iyiniyetli olmadığının belirlenmesine bağlıdır.Somut olayda çekişmeli taşınmazın temlik tarihlerinde gerçek değeri saptanmamıştır. Öte yandan davalı Bahadır aynı civarda ve bitişik tazınmazların da maliki olduğunu savunmuştur. Bu durumda çekişmeli taşınmazın asıl kayıt malikini tanıyıp tanıyamayacağı vekil ve aracılarla birlikte hareket edip edemeyeceği de değerlendirilmemiştir. Salt S... Veya Y... 'ın davalı ile akraba olmaması davalı ile birlikte hareket etmediği biçiminde yorumlanmamalıdır. Davalı ceza davasında sanık olmadığından o davada olaya katkısı ya da dahil olup olmadığıda tartışılmamıştır.Bilindiği üzere hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Hal böyle olunca; öncelikle mahkemece taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değerinin saptanması, ondan sonra diğer delillerle birlikte yukardaki ilkeler uyarınca değerlendirme yapılarak davalı Bahadır'ın TMK'nın 1023 mad. koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağının belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.