MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/07/2007NUMARASI : 2006/5-2007/239Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakan babaları N.........553 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde ilk olarak 1979 yılında davalılara pay temliki yapıp daha sonra 1984 yılında geri kalan payını devrettiğini, anılan taşınmazın ifraz edilerek 1308, 1309,1310 1311ve 1312 nolu parsellerin oluştuğunu ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil olmazsa tenkis isteminde bulunmuştur. Davalılar, satışların gerçek olduğunu ve murisin tedavi masrafları ile borçları için taşınmazı satışa çıkardığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil olmadığı takdirde tenkis ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı N........ 553 parsel sayılı taşınmazdaki 1045/3045 payını davalı A..... 500/3045 payını da davalı Hikmet'e 14.11.1979 tarihli akitte satış yoluyla temlik ettiği, daha sonra aynı taşınmazdaki 1000/3045 payını davalı Hikmet'e 500/3045 payını Adnan'a 8.11.1984 tarihli akitle aynı sebeple devrettiği, taşınmazın ifraz görmek suretiyle 1308, 1309, 1310, 1311 ve 1312 parsellerin oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacı, murisin yapmış olduğu temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, ilk temlik tarihinde davalı A......öğrenci olduğu ve diğer davalı ile birlikte sabit bir gelirlerinin bulunmadığı, miras bırakanları N. ile birlikte yaşadıkları dosya kapsamı ile sabittir.Öte yandan, taşınmazların gerçek değeri ile akitte gösterilen değerleri arasında aşırı fark bulunduğu, miras bırakanın ekonomik bakımdan özgür ve güçlü olduğu başka bir ifadeyle mal satmaya ihtiyacının olmadığı, kaldi ki, satış bedelinin ödendiğinin de kanıtlanamadığı görülmektedir.O halde, belirlenen bu olgular ile yukarıda değinilen ilkeler birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.