Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1264 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 13789 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/07/2008NUMARASI : 2007/637-2008/295Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 1109 ada 1 sayılı parsele davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı, uzun zaman önce zilyetliğini devraldığı, ancak kaydını sonradan edindiği taşınmazda çekişmeli binayı şuyulandırmadan önce yaptığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalıya ait yapının davacı taşınmaza taştığının keşfen saptandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1109 ada 1 sayılı parselin 7.7.1997 tarihinde satış suretiyle davacıya intikal ettiği, komşu 1109 ada 2 sayılı parselin ise, R. B. isimli kişiye ait 67 sayılı kadastral parselin şüyulandırma ve yenileme görmesiyle oluştuğu ve 25.8.1999 tarihinde satış suretiyle davalıya geçtiği; şüyulandırmadan önce davalı tarafından inşa edilen iki adet yapının kısmen davacı parselinde kaldığı anlaşılmaktadır.Davacı, söz konusu taşkınlığın giderilmesi için eldeki davayı açmış; davalı ise, yıkımı istenen yapılarını imar şüyulandırması öncesinde malikinden haricen satın aldığı kadastral parsel üzerine yaptığını, taşınmazın mülkiyetini ise şüyulandırma sonrasında edindiğini savunmuştur.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olayda, davalının, yapılarını inşa ettiği kadastral parselde savunmasında ifade ettiği gibi harici satın almadan kaynaklanan bir kişisel hakkının bulunması durumunda, değinilen korumadan yararlanacağında kuşku yoktur.Hal böyle olunca, davalının şüyulandırma öncesi harici satın alma savunması üzerinde durulması, böyle bir harici satın almanın varlığı halinde yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde uygulama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilmesi doğru değildir. Davalının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.