Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1261 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 572 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: ADANA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/05/2007NUMARASI: 2001/356-2007/249Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacılar.7 Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/938 Esas sayılı davası sonucunda 16.250 m2 lik taşınmazın zilyetlik yoluyla adlarına tesciline karar verildiğini ve kesinleştiğini, infaz için tapuya başvurduklarında imar uygulamasına tabii tutularak davalılar adlarına tescil edildiğini öğrendiklerini ileri sürerek tapularının iptaliyle kendi adlarına tescillerini birleştirilen davalarıylada taşınmazlardaki inşaatların tedbiren durdurulmasını ve davalıların elatmalarının önlenmesini istemişlerdirDavalılar, her iki davanın da reddini savunmuşlardır.Mahkemece, imar uygulamasına ilişkin idari işlemin geçerliliğini koruduğu, dava ön koşulunun bulunmadığı gerekçesiyle her iki davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptali-tescil; birleştirilen dava, el atmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların Hazine, Köy ve Orman İdaresi aleyhine 18.11.1998 tarihinde açtıkları ve Yüreğir Belediyesi'nin de dahil edildiği 1998/938 esas sayılı zilyetliğe dayalı tescil davasında 16250 m2.lik taşınmazın davacılar adlarına 27.3.2000 tarihinde tesciline karar verildiği ve derecattan geçerek 23.11.2000 tarihinde kesinleştiği; bu arada, taşınmazın bulunduğu bölgede Belediye Encümeninin 27.8.1998 tarih, 2016 sayılı ve 25.3.1999 tarih, 680 sayılı kararlarıyla imar uygulaması yapıldığı ve oluşan imar parsellerinin 1998/938 esas sayılı dava kesinleşmeden tapuya tescil edildiği görülmektedir.Diğer taraftan, kesinleşen 1998/938 esas sayılı dava hakkında davalılardan Belediye tarafından açılan yargılamanın yenilenmesi davasının da reddedildiği ve derecattan geçerek 29.12.2009 tarihinde kesinleştiği noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen dava dosyasıyla sabittir.Davacılar, imar parsellerinin oluşması nedeniyle 1998/938 esas sayılı tescil ilamını infaz ettiremeyince eldeki davayı ve birleştirilen davayı açmışlardır.Mahkemece, asıl dava yönünden, imar işleminin halen geçerli olduğu, dava ön koşulunun gerçekleşmediği; birleştirilen dava yönünden de, imar parsellerinde davacıların malik sıfatı taşımadıkları gerekçeleriyle her iki davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, mahkemece yapılan soruşturma ve değerlendirmenin hükme yeterli bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, davacıların dayandığı 1998/938 esas sayılı ilamın tescil krokisinin mahalline uygulanması ve ona göre işin esası değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.