MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/06/2006NUMARASI : 2005/67-303Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, paydaşı bulundukları . parsel sayılı taşınmazda imar uygulaması sonucu davalının da paydaş kılındığını, davalının bir kısım yeri tel örgü ile çevirip, kendilerine ait ağaçları kestiğini ileri sürüp muaarazaanın giderilmesi, ecrimisil ve ürün toplayamamaktan dolayı uğradıkları zararın tazminini istemişlerdir.Davalı, taşınmazı yıllardır aynı şekilde kullandığını müdahalelerin söz konusu olmadığı belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının müdahalesinin sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzeri oldugu, dava dışı kişilerle birlikte tarafların taşınmaz ile paydaş bulundukları anlaşılmaktadır.O halde, çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688 ve takip eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; mahkemece, yukarıda değinilen anlamda bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, belirtilen ilkeler çerçevesinde soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğu gibi kabulü göre de davalının da taşınmazda paydaş olduğu gözardı edilerek mutlak elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması da doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.