Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12550 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21847 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/12/2012NUMARASI : 2011/307-2012/331Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Davacı; kayden maliki bulunduğu 3503 ada 2 parsel sayılı taşınmaza davalıların murisi tarafından yapılan yapının kaldırılması, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemi ile eldeki davayı açmıştır.Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “....yıkım istekli davalarda yıkımı istenen yapı üzerinde ayni ya da şahsi bir hakkı bulunan ve bu nedenle yıkımdan etkilenecek olan herkesin davada yer alması gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda elatmanın önlenmesine, muhdesatın yıkımına, muhdesat bedeli olarak mahkeme veznesine depo edilen bedelin karar kesinleştiğinde davalılara ödenmesine ve ecrimisil isteminin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan deliller ile kayden davacıya ait 3503 ada, 2 parsel sayılı taşınmaza davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılaştıkları saptanarak elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak dosya kapsamından; çekişme konusu taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulduğu izlenimi uyanmaktadır. Öte yandan; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminattır.Gerçekten de; çekişmeye konu taşınmaz imar uygulaması ile oluşmuş ve yıkımı istenen yapı imar uygulaması sonucunda davacı parselinde kalmış ise 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca bina bedelinin ödenmesinden davacı tarafın sorumlu tutulması gerektiğinde kuşku yoktur. Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Diğer taraftan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. O halde, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Ne var ki; mahkemece bu konuda hükme elverişli ve yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, öncelikle davaya konu taşınmazın imar parseli olup-olmadığının açıklığa kavuşturulması, imar parseli ise imar öncesinden itibaren tedavül kayıtlarının ve krokilerinin getirtilmesi, gerek kadastral kayıtlar, gerekse imar kayıtları mahalline keşfen uygulanarak mevcut müdahalenin imar uygulaması nedeniyle oluşup oluşmadığının ve yıkıma konu edilen muhdesatın yer aldığı taşınmazda davalıların imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir haklarının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunun ve davalıların imar öncesi bir haklarının bulunduğunun belirlenmesi halinde, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde uyuşmazlığın çözülmesi, aksi halde davacı tarafın ecrimisil isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Tarafların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.