Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12533 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3152 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : LAPSEKİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2008/70-2013/170Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise bedelinin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.11.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Zeynep Gizem Tetik geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..............'ın tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmaz ise bedel isteğine ilişkindir. Davacı, kayden maliki olduğu 94 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda daha önceden tanıdığı ve arkadaşı olan davalı ile anlaştıklarını ve 26.10.2007 tarihinde tapuda devrin yapıldığını, ancak devir esnasında davalının satış bedelinin bankada hazır olduğunu bildirerek işlem bitince parayı aktaracağını bildirmesi sebebi ile arkadaşı olan davalıya güvendiğini ve işlem sırasında satış bedelini almadığını, temlik yapıldıktan sonra davalının bürosuna gittiklerini, internet üzerinden hesabına satış bedelini EFT yolu ile aktaracağını belirtip yanında bilgisayarda bir kısım işlemler yaparak bir bilgisayar çıktısı verdiğini, ancak bu çıktıda herhangi bir bedel yazmaması ve davalının da bu işlerde acemi olması nedeniyle bankaya gittiklerini, banka görevlisinin hesaptaki paranın Euro hesabı olup, Türk Parasına çevrilmeden EFT yapılamayacağı gibi, hesap sahibi Kutlukbey firması olduğundan ödeme için şirketin onayının olması gerektiği şeklinde bilgi verdiğini, davalının da bunun üzerine şirketten yazıyı alıp en kısa sürede parayı hesabına aktaracağını söylediğini, kendisine güvenerek yanından ayrıldığını, sonrasında parayı hesabına yatırmadığı gibi, telefonlarına da çıkmadığını, hile ve desiselerle taşınmazının elinden alındığını, olayla ilgili Savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile, iptal ve tescil isteğinin kabul edilmemesi halinde 100.000.-TL satış bedelinin, oda olmazsa 48.903.-TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davacının hakkında devam eden ceza soruşturmasındaki eylemini ihkakı hakka dönüştürmek için eldeki davayı açtığını, çekişme konusu taşınmazın, davacının babası Mustafa'ya ait olduğunu ve onunla 2004 yılında 25.000.-TL üzerinden satış konusunda anlaşarak 500.-TL kaparo verdiğini, daha sonra taşınmaz üzerine su ve tarım ürünleri yetiştiriciliği yapmak üzere bina inşaatına başladığını, ancak taşınmazın davacıya aktarıldığını öğrendiğini, bunun üzerine taşınmazın devri konusunda davacı ile görüştüğünü, davacının da satmaktan vazgeçtiğini bildirip 70.000.-TL vermesi halinde ferağ vereceğini belirttiğini, kabul etmediğini, aradan bir süre zaman geçince davacının arayıp paraya ihtiyacının olduğunu taşınmazı satmak istediğini bildirdiğini, 40.000.-TL bedelle satışı konusunda anlaştıklarını, ancak davacıya güvenini yitirdiği için satıştan önce 15.000.-TL, satıştan sonra da 25.000.-TL ödediğini, buna rağmen davacının şakayla karışık 100.000.-TL daha vereceksin diyerek yanından uzaklaştığını, sonra da bu durumu ciddiyealıp paranın tahsili için mafya ile anlaştığını, bu konuda hakkında ceza davası bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının hile iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının çekişmeye konu eski 94 parsel, yeni 449 ada 1 nolu parsel olan taşınmazını 26.10.2007 tarihinde, saat 14.32'de, 42.500.-TL bedelle satış suretiyle davalıya temlik ettiği, 18.06.2008 tarihinde de eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; davacının satış bedelinin ödenmediğini iddia ettiği ve davalı tarafından verilen ''Halkbank İleri Tarihli EFT İşlemleri'' başlıklı belgeyi ibraz ettiği görülmektedir. Sözkonusu belge ile ilgili, yargılama sırasında banka ile yapılan yazışmalar neticesinde; Türkiye Halk Bankası A.Ş. Şube Operasyonları Daire Başkanlığı'nın 13.10.2008 tarihli yazısında; Lapseki Şubelerinin müşterisi olan H.. Ç.. tarafından EFT'nin ileri tarihli olarak internetten giriş yapıldığı ve daha sonra işlem gerçekleştirilmeden iptal edildiği bildirerek, yazı ekinde davalıdan alınan ve davacının imzasının yeraldığı Bankaya hitaben yazılan 08.10.2008 tarihli dilekçenin gönderildiği, anılan dilekçede de; davalının EFT işlemini yapmak için bilgisayarına girdiğini, ancak M.. S..'in EFT'yi kabul etmeyeceğini paranın tamamını elden ve nakit olarak istediğini belirtince EFT işlemini yarım bıraktığını, yani vazgeçtiğini, şahsın bilgisayarından çıkan ve masasının üzerinde duran tamamlanmamış bu belgeyi daha sonra kötüniyetli olarak kullanmayı tasarlayarak almış olduğunu bankaya beyan etmiş olması, öte yandan; yine aynı bankanın 06.11.2008 tarihli yazısında; ''EFT işleminin Kutlukbey Su ve Tarım Ürünleri hesabından 26.10.2007 tarih ve saat 14.52 itibariyle 02.11.2007 tarihinde gerçekleşmek üzere ileri tarihli girişi yapılan 25.000YTL'lik EFT'nin işlem günü 02.11.2007 tarihinde sistem kapanış saati 15.00 itibariyle hesap bakiyesi yetersiz olduğu için tamamlanamadığının '' bildirilmiş olması karşısında, bu bilgilerin davacının iddialarını teyit eder nitelikte olduğu, öte yandan, dava konusu taşınmazın tapu kaydındaki satış bedeli 42.500.-TL olduğu halde, 40.000.-TL'ye satın aldığını ve bunun 15.000.-TL'sini tapu devrinden önce, 25 Milyar TL'sini devirden sonra ödediğini iddia eden ve bu savunmaları bankanın verdiği bilgilerle çelişen davalının, devirden önce veya sonra satış bedelini ödediğini yazılı bir belge ile kanıtlayamadığı açıktır. Hemen belirtilmelidir ki, satış bedeli (semen) satışın asli unsurlarından birisidir. Semen ödeneceği düşüncesi uyandırılarak taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemiş olması yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde iradeyi fesada uğratan sebeplerin gerçekleştiğinin kabulünü gerektirir.Bir başka ifade ile, elbetteki taraflarca bedelin yani semenin sonra ödeneceği kararlaştırılabilir. Böylesi bir durumda Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 893. maddesi hükmü uyarınca satış bedeli üzerinden ipotek yaptırılması mümkün bulunduğu gibi, Borçlar Kanunu'nun (TBK) 217. maddesi delaletiyle 211. maddesi hükmü gereğince bedel ödenmediği takdirde taşınmazın mülkiyetinin iade edileceğine dair ihtirazi kayıt konulabilir. Böylesi bir olgu tapunun iptali ile eski malike intikaline olanak sağlar ise de, koşulsuz olarak bedelin sonradan ödenmesi taraflarca kararlaştırılmış ise, satıcının hakkı bedel olup ödenmemesi halinde yasal yollara müracaat ederek tahsili sağlanabileceğinden ödememe, tapu iptal ve tescilin hukuki nedenini teşkil etmez. Oysa somut olayda bedelin ileriki tarihlerde ödeneceğine dair taraflar arasında bir anlaşma bulunmamakta, hemen ödeneceği yönünde davacıda bir kanı uyandırılarak kayıt maliki bir oldu bittiye getirilerek temlikin sağlandığı görülmektedir.Öyle ise, davacının hileye maruz bırakılmadığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesine göre) HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına,03/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.