Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12520 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 12553 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ÜSKÜDAR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/06/2011NUMARASI : 2009/54-2011/165Yanlar arasında görülen elatmanı önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı F... İle H... Tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 807 ada 5 parsel sayılı taşınmazda davacı kooperatif ile davalı F...’nın ve dava dışı bir çok kişinin paydaş olduğu, diğer davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, taşınmazda 12 Bloktan oluşan kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulmamış binaların yer aldığı, çekişme konusu D-4 Blok, 4 nolu dairenin davalı Handan’ın kullanımında olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, davalılar İ... ve G...’in dava konusu taşınmaza bir müdahalelerinin olmadığı belirlenerek anılan davalılar bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Tarafların öteki temyiz itirazlarına gelince; davacının, paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazda davalıların D-4 Blok, 4 nolu daireyi haksız kullandıklarını ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalı F... ve H...’ın ise, davacı kooperatifin 12.05.1997 tarih, 157 sayılı kararı ile anılan dairede hak sahibi olan Funda’nın kiracısı olarak davalı Handan’ın yeri kullandığını, haksız işgalin bulunmadığını savundukları görülmektedir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Ne var ki, mahkemece davacının davasında haklı olup olmadığı konusunda yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Somut olayda; çekişme konusu taşınmazda pay sahibi olan tüm paydaşlar arasında harici bir taksim olup olmadığının ve harici bir taksim var ise, çekişmeli bölümün kime özgülendiğinin saptanması, yok eğer bir taksim bulunmuyor ise, yine tüm paydaşlarca uzunca bir zaman için her bir paydaşın kullandığı yer bulunacak şekilde bir fiili durumun yaratılıp yaratılmadığı üzerinde durulması ve böyle bir fiili durum yaratılmış ise, çekişmeli yerin zilyedinin kim olduğunun belirlenmesi, yok eğer böyle bir fiili durum yaratılmamış ise, davacı yönünden intifadan men koşulunun oluşup oluşmadığının araştırılması ile şayet gerek harici bir taksim yapılmış veya fiili bir durum oluşturularak çekişmeli yer davalı paydaş F...’ya özgülenmiş ise o taktirde Funda’nın davalı Handan ile yaptığı veya yapacağı kira sözleşmesine değer verileceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacı ile davalılar Funda ve Handan’ın bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.