Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12518 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8556 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : SİİRT SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/07/2013NUMARASI : 2013/44-2013/466Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Davacılar vekili, çekişmeye konu 272 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davacılar Şükrü, annesi Hafsat, anneannesi Nasra, davacı İsmet ve yine davacı Erdal'ın babaannesi H. K..nın paydaş olduklarını ancak tapu sicil kaydında İsmet'in isminin hatalı olarak ''Esat'' yazılı olduğunu, aynı zamanda sözkonusu tüm paydaşların soyadlarının yazılı olmadığını ileri sürerek, anılan kayıtların nüfus kaydına uygun olarak düzeltilmesi istekli eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, kayıt malikleri Hafsat ve Hediye yönünden davacıların iddiasının sabit olduğu, diğer paydaşlar yönünden ise iddianın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 26.07.2013 tarihli ek karar ile de; çekişme konusu taşınmazla ilgili irtifak hakkı tesisi ile irtifak bedeli tahsili ve ayni hak tesisi yönünden kayyım N.. Ö..'ya izin verilmesine karar verilmiş, hüküm her iki tarafça temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2- Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3- Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.Şöyle ki; kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istenen maliklere Siirt Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/235 Esas sayılı dosyasından Türk Medeni Kanunu'nun 427/1. maddesi hükmü gereğince Siirt Defterdarı'nın kayyım tayin edilmiş olması sebebi ile davacılar tarafından kayyımlığın kaldırılması talebi ile açılan ve kabulle sonuçlanan Siirt Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/101 Esas, 2013/227 Karar sayılı dosyasının kesinleşmesinin beklenmediği, çekişme konusu taşınmazı kimin hangi tarihten beri ne şekilde tasarruf ettiklerinin ve bu kişilerin davacılar ve miras bırakanları ile ilgilerinin bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, tapu kaydında yeraldığı şekilde, Siirt merkez, bağlı ilçe, belde ve köy nüfusuna kayıtlı kişilerinin bulunup bulunmadığının ilgili nüfus müdürlüğünden sorulmadığı, davacıların kök miras bırakanları Abdurrahim'in Süleyman dışında Fethullah, Haci Mustafa, Hava ve Besi adında çocuklarının olup olmadığının ilgili nüfus müdürlüğünden sorulup buna ilişkin vukuatlı aile nüfus kayıtlarının getirtilip kadastro tutanağındaki kişilerle karşılaştırılarak denetleme yapılmadığı, evrak arasına alınan arkasında Özel İdare Müdürünün 12.07.1957 tarihli onayının bulunduğu belgenin ekleri ile dayanaklarının getirtilip incelenmediği görülmektedir. O halde; yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; eldeki davada kayyımlık görevine son verilmesi konusunda davacıların bir isteği olmadığı halde, HMK’nin 26. maddesine aykırı olarak kabul kapsamına alınan paydaşlar yönünden kayyımlık kararının kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, 26.07.2013 tarihli ek karar ile; çekişme konusu taşınmazla ilgili irtifak hakkı tesisi ile irtifak bedeli tahsili ve ayni hak tesisi yönünden kayyım N.. Ö..'ya izin verilmesine karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davacılar vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.