Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12518 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10737 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : HÜYÜK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/04/2006NUMARASI : 2004/125-22Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakan anneleri N..'nin ..ve ..parsel sayılı taşınmazlarını kardeşleri S..Ü..mirastan mal kaçırmak amacıyla devrettiğini, kardeşlerinin ölümüyle geriye davalılar olan eşi çocuklarının kaldığını ileri sürerek payları oranında iptal tescil istemişlerdir.Davalılar, miras bırakan N....nin tüm mirasçılarına taşınmazlar devrettiğini, mal kaçırma amacı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temlikin muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu .. ve . parsel sayılı taşınmazların miras bırakan N...ye ait iken, 678 sayılı olanının 14.2.1971 ve 14 sayılı olanının da 23.9.1981 tarihlerinde, kendisinden önce ölen oğlu S.....satış suretiyle devredildiği görülmektedir.Davacılar, temliklerin mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlar ; davalılar ise miras bırakanın, sağlığında tüm mirasçılarına taşınmazlar verdiğini, işlemlerde paylaştırma amacıyla hareket ettiğini, muvazaa bulunmadığını savunmuşlardır.Ne varki; mahkemenin paylaştırma savunması yönünden hükme yeterli bir soruşturma yaptığını söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan, miras bırakan tarafından sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapılmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olayda ; miras bırakanın, bir kısmı vasiyetname yoluyla, bir kısmı da satışlar suretiyle davacı kızları ile dava dışı oğlu N..’ye de taşınmazlar devrettiği getirtilen kayıt ve belgelerden anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.