Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12515 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 7607 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: KARŞIYAKA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/03/2012NUMARASI: 2010/337-2012/73Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 21958 ada 1 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacılar ile davalının ve dava dışı kişilerin taşınmazda paydaş oldukları anlaşılmaktadır.Davacılar, çekişmeli taşınmazda kendilerine ait 2 daire ve bir işyeri bulunduğunu ancak davalının dairelerden birini haksız kullandığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; çekişme konusu taşınmazda bulunan dairelerden birini paydaş davalının kullandığı, diğer daire ve dükkanın kiracıların kullanımında olup, davacıların kira paralarını paylaştıkları sabittir. Bu durumda, davacıların paylarına karşılık taşınmazda tasarrufta bulundukları yerler olduğu, başka bir deyişle davacılar bakımından intifadan men koşulunun gerçekleşmediği açıktır.Öte yandan, paydaşlar arasında fiili kullanım biçiminin de oluşmadığı görülmektedir.O halde, yukarıda açıklanan ilke ve olgular karşısında davalının çekişmeli daireyi kullanımının haksız olduğu söylenemez.Bu durumda, eltamanın önlenmesi ve ecrimisile yönelik davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalının çekişmeli taşınmazda paydaş olduğu gözetilmeden mutlak elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, talep olmayan dönem bakımından ecrimisile hükmedilmesi de isabetsizdir. Öyleyse, davacıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalının temyiz itirazları ise açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.