MAHKEMESİ : BANDIRMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/10/2012NUMARASI : 2011/159-2012/354Yanlar arasında görülen tapu iptali, tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, bedeli karşılığında yapılmış gerçek bir satış bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı olan E...’nin maliki olduğu 560 parsel sayılı taşınmazı 04.10.1974 tarihinde, 1335 parsel sayılı taşınmazı 19.10.1998 tarihinde oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davacının çekişme konusu taşınmazların temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalı, murisin ihtiyacı nedeniyle taşınmaz satarak geçindiği ve temliklerin muvazaalı olmadığını savunduğu, ayrıca muvazaa nedeniyle açılmış başka davalar da olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca, miras bırakanın temlik tarihleri itibariyle sosyal ve ekonomik durumunun araştırılması, geçimini ne şekilde temin ettiğinin tespit edilmesi, sosyal güvencesi ve düzenli bir gelire sahip olup olmadığının belirlenmesi, temlik tarihleri itibariyle taşınmaz satışına ihtiyacı olup olmadığı, davalının alım gücü bulunup bulunmadığının saptanması, miras bırakanın temlikleri nedeniyle görülmekte olan diğer davaların birleştirilerek, toplanan ve toplanacak tüm delillerin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek miras bırakanın iradesinin ortaya çıkartılması ve ondan sonra karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek neticeye gidilmiş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.