Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12490 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10806 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GİRESUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/02/2014NUMARASI : 2013/24-2014/56Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Yeşim vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .................. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tapu iptal tescil istemine ilişkindir.Davacı, kayden malik olduğu 397 ada 110 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 nolu bağımsız bölümü, ölünceye kadar bakma sözleşmesine istinaden davalıların murisi olan kızı N....... G.......’ya devrettiğini, N....... G.......’nun 21/09/2011 tarihinde öldüğünü, ölüm olayı ile ölünceye kadar bakma sözleşmesini feshettiği halde davalıların tapuda devre yanaşmadıklarını, aktin feshi sebebi ile tapu iptali ve adına tescile karar verilmesini istemiş, aşamadaki beyanında davanın 1 yıllık süredeki seçimlik hakkın kullanılmasına ilişkin olmayıp, davalıların eylemleri yüzünden akdin çekilmez hale gelmesi nedeniyle akde aykırılık sebebine dayandığını belirtmiştir.Davalı Yeşim, mirasbırakanı Nihal’in ölünceye kadar davacı ile yaptığı sözleşme doğrultusunda bakım borcunu en iyi şekilde yerine getirdiğini, onun vefatından sonra davacı ile kendisinin ilgilendiğini, evinin temizliğini yapıp, doktora götürdüğünü, davacının oğlu olan dayısı Nevzat’ın kendisini tehdit ederek tapuyu devretmesini istediğini, davanın Nevzat’ın baskısı ile açıldığını, davanın bakım borçlusunun ölümünden 1 yıl geçtikten sonra açıldığını, bu süre içinde de sözleşmenin feshedilmediğini, bakım borçlusunun ölümü halinde bakım alacaklısının tapu iptali talep edemeyeceği gibi, BK 618.maddedeki iflas masasına ödenebilecek miktarda paranın da süresinde fesih hakkı kullanılmadığı için istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Diğer davalılar, davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı Yeşim tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 397 ada 110 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 nolu bağımsız bölümün davacı Nihat tarafından 14/05/2010 tarih 5132 yevmiye nolu resmi senetle ölünceye kadar bakıp beslemek ve görüp gözetmek koşulu ile davalıların mirasbırakanı Nihal’e temlik edildiği, Nihal’in 21/09/2011 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır../..Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmelerinde bakım alacaklısının ölümü sözleşmenin sona ermesini gerektirdiği halde bakım borçlusunun ölümü ile sözleşme son bulmaz, bakma ve görüp gözetme borcu bakım borçlusunun mirasçılarına intikal eder. Ancak yasa koyucu bakım alacaklısına, isteği dışında, bakım borçlusunun mirasçıları ile birlikte yaşamaya zorlamamak için ölüm tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyi bozma (fesh etme) hakkı tanımıştır (818 sayılı BK'nun 518. ,6098 sayılı TBK'nun 618.maddesi). Ne var ki, bakım alacaklısının ölüm nedeniyle sözleşmeyi bozması (fesh etmesi) halinde bakım borçlusuna verdiği malı aynen mirasçılarından geri istemesine yasal olanak yoktur. Bu durumda Borçlar Kanunun 518. maddesinde açıkça belirtildiği üzere sadece borçlunun iflası halinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir para talep edebilir. Nitekim bu ilke 05.06.1957 tarih, 25/22 sayılı İçtihadları Birleştirme Kararında da açıkça vurgulanmış, uygulama bu yönde kararlılık kazanmıştır.Öte yandan, 818 sayılı BK'nun 518. (6098 sayılı TBK'nun 618.) maddesinde öngörülen fesih beyanının kullanılması ile sözleşmenin ortadan kalkacağı; feshin hükümlerinin önceye etkili olamayacağı; bu nedenle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin o zamana kadar meydana getirdiği hükümleri muhafaza edeceği kuralı da yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmiştir.Ayrıca ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme BK.nun 511. maddesinde "kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme, giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır.Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır.Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları 818 sayılı BK'nun 517. (6098 sayılı TBK'nun 617.) maddesinde açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birini tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Eldeki davanın 818 sayılı BK'nun 517. (6098 sayılı TBK'nun 617.) maddesi uyarınca akde aykırılık nedeniyle açıldığı gözetildiğinde; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle davalı Yeşim bakım savunmasında bulunmuş ise de, bakım borcunu tam olarak yerine getirdiğini kanıtlayamadığı gözetilerek işin esası hakkında yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı Yeşim’in bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. ../...Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere davayı kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir( HMK.m.308). Davayı kabul eden davalı, kural olarak davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir ( HMK.m.312/1). Kabul talep sonucunun bir kısmına ilişkinse, yargılama giderlerine mahkûmiyet ona göre belirlenir.Davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez ( HMK.m.312/2). Davayı kabul eden davalı, ( davayı kaybetmesi halinde ödeyeceği) karar ve ilam harcının üçte ikisini ödemeye mahkûm edilir ( Harçlar K.m.22). Davalı ilk oturumda davayı kabul ederse, kendisinden karar ve ilam harcının üçte biri alınır ( Harçlar K.m.22)Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 6. Maddesi; “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle, delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur" düzenlemesine yer vermiştir.Somut olayda, Yeşim’in dışında diğer davalılar öninceleme duruşmasında davayı kabul etmişlerdir. Ne var ki, dava açılmasına sebep olmaları ve davayı öninceleme aşamasında kabul etmeleri nedeniyle yargılama gideri ve avukatlık ücretinden yukarıdaki düzenlemeler doğrultusunda sorumlu tutulmaları gerekirken, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile ilgili yazılı olduğu şekilde karar verilmesi hatalıdır.Davalı Yeşim’in bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.