Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12448 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 8612 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/12/2012NUMARASI: 2012/416-2012/687Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 8 parsel sayılı taşınmazdaki 18/174 payını 03.03.2005 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, dava dilekçesinde; davalı ile aralarında yaptıkları sözlü ölünceye kadar bakma aktinin feshi ile tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuş ise de; yargılama sırasında sunduğu dilekçe ile; bu defa talebinin davalı oğluna çekişmeli payı ölünceye kadar bakma akti karşılığında devretmeyi amaçladığını ancak tapuda satış suretiyle temlikin gerçekleştirildiğini, davalının kendisine bakmadığını ileri sürerek eldeki davayı açtığını açıklamıştır.İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre davacının dayandığı hukuki sebebin taraf muvazaasına ilişkin olduğu sabittir.Bilindiği üzere; muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 201. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 203. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.Somut olaya gelince, davacının iddiasını yazılı bir belge ile kanıtlayamadığı sabittir. Ancak, iddiasını yazılı bir belge ile kanıtlayamayan ispat yükü kendisine düşen tarafın karşı tarafa yemin teklif etme hakkının varlığıda tartışmasızdır. Davacı, dilekçesinde ve delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır.O halde; mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.