MAHKEMESİ : KADIKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/01/2012NUMARASI : 2009/93-2012/65Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.11.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat A... K... İle temyiz edilen davalı S... K... Vekili Avukat E... Ç..., davalı B... Ö... Vekili Avukat Y... E... K... Geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, aksi takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu Kadıköy Kalamış'taki 7 sayılı parselin 10 nolu dairesinin muris F... M... adına kayıtlı iken, murisin Düzce Noterliğinde düzenlenen 03.06 2003 tarihli vekaletnameyle vekil kıldığı N... B... Ş...tarafından 05.06.2003 tarihli resmi akitte 71.500 YTL. bedelle murisin kızı S...'ya satıldığı; Sema'nın da, bu daireyi 25.06.2007 tarihli resmi akitle diğer davalı B...'a 250.000.-YTL. bedelle sattığı; murisin 1919 doğumlu olup 31.10.2008'de öldüğü ve geride mirasçıları olarak oğlu S..., kızı S... ve 14.05.2003'te ölen kızı S...'tan olma torunu B...'ın kaldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, banka hesap kayıtları ve dekont suretlerinden; davalı B...'ın 26.06.2007 tarihinde İş Bankasının Düzce şubesindeki davalı S...'nın hesabına 26.06.2007 tarihinde 250.000.-TL. yatırdığı, bu paranın aynı gün S... tarafından çekildiği ve 27.06.2007 tarihinde murisin yine Düzce şubesindeki İş Bankası hesabına yatırıldığı, aynı gün de muris tarafından çekildiği görülmektedir. Murisin oğlu S... ile torunu B..., temliklerin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek S... ve B... aleyhine eldeki davayı açmışlardır.Mahkemece, davalı B...'ın taşınmazı rayiç bedeline yakın bir bedelle satın aldığı, iyiniyetinin aksinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu Durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de T. Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bununla birlikte, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli gözükeni değil gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi kaçınılmazdır.Somut olayda, davalı S...'nın taşınmazı herhangi bir bedel ödemeden üzerine aldığı konusunda bir tartışma bulunmayıp, bu husus tarafların ve mahkemenin de kabulündedir. Bunun yanında, S...'nın taşınmazı satmasını gerektiren makul ve kabul edilebilir bir neden gösterilmiş değildir.Öte yandan, davalı S... ile davalı B...'ın arkadaş oldukları da ibraz edilen delillerle sabit olup, B... tarafından taşınmaz bedeli olarak ödenen 250.000 YTL.lik paranın kaynağı gösterilememiş; ayrıca, bu paranın murisin hesabından çekildikten sonra ne şekilde kullanıldığı da delillendirilememiştir. Toplanan tüm deliller ve dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davalılar S...ile B...'ın el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri, banka kayıtlarına geçen bedel ödemelerinin de muvazaa olgusunu gizlemeye yönelik danışıklı işlemler olduğu sonuç ve kanaatine varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu reddedilmesi isabetsizdir.Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.