MAHKEMESİ : OSMANELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2012NUMARASI : 2011/221-2012/212Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden; davacının 120 ada, 4 parsel, 118 ada, 10 parsel, 106 ada, 187 parsel sayılı taşınmazlarını 14/05/2007 tarihli resmi akitle tapuda satış gibi göstermek suretiyle torunu olan davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde ve yargılama sırasında yaptığı açıklamalarda; okuma-yazması olmadığını, ölünceye kadar bakılacağı vaadi karşılığında taşınmazları temlik ettiğini, bakım alacaklısı olarak akitte gösterilen yeri imzaladığını, bakım yükümlülüğünün yerine getirilmediğini bildirmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi (1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 76. maddesi) hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.Gerçektende iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının davada hile hukuksal nedenine dayandığı açıktır. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Ne var ki, mahkemece hile iddiası yönünden bir inceleme yapılmış değildir.Hal böyle olunca, öncelikle davaya konu temlikin 14/05/2007, eldeki davanın ise 16/05/2011 tarihinde açıldığı gözetilerek davacıların ıttıla tarihinin kuşkuya mahal vermeyecek şekilde belirlenmesi, buna göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp- açılmadığının değerlendirilmesi, süresinde ise hile iddiaları yönünden yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılması, taraf delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.