Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, satış işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş, ecrimisil isteği bakımından olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakanın paydaşı olduğu 9 (20429 ada 5) parseldeki payının tamamını 20.03.3006 tarihinde davalı kızı Y., kayden maliki olduğu 863(20466 ada 34) parsel sayılı taşınmazı ise 19.01.2010 tarihinde davalı damadı M. satış suretiyle temlik ettiği, 22.01.2011 tarihinde öldüğü, davacılar A.ve G., miras bırakanın ölen oğlu Z.den olma torunları, davalı Mustafa ile davalı Y.ise karı-koca oldukları anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; dosya arasında mevcut davacıların mirasbırakan babaları Zeki tarafından Antalya 6.Noterliği'nde düzenlenen, 10.02.2010 tarihli davadan feragat sözleşmesine, doğmamış haktan feragat edilemeyeceği ve hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle itibar edilememiş olması kuşkusuz doğrudur.Öte yandan; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Ne var ki, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılarak, mirasbırakanın taraflarla olan beşeri ilişkisi ve başka mal varlığı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, taraflarca belirtilen icra dosyaları getirtilip inceleme konusu yapılması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek iradesinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Öte yandan; davada ecrimisil istenildiği halde mahkemece bu istek bakımından bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir. Ne var ki bu husus temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır. Davalılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.