MAHKEMESİ : BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/03/2013NUMARASI : 2012/338-2013/68Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan tarafından 40 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payın 20.3.1992 tarihli akit ile davalı eşi Fatma'ya, ondanda 1.7.2004 tarihinde müşterek çocukları diğer davalı M...'a satış suretiyle temlik edildiği, aynı taşınmazdaki geri kalan 1/2 payın ise davalı M... tarafından üçüncü kişiden 1.7.2004 tarihinde satın alınarak tam malik olduğu anlaşılmaktadır.Davacı, miras bırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, 40 parsel sayılı taşınmazda davalı M...'un 1.7.2004 tarihli akitle üçüncü kişiden satın aldığı 1/2 oranındaki pay yönünden muris ile kayden bir bağlantısının bulunmadığı gözetilerek anılan pay hakkında davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, murise ait 1/2 payın 20.3.1992 tarihinde yapılan temliki yönünden temyiz itirazlarına gelince;Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mahkemece, miras bırakanın 20.3.1992 tarihli akitle davalı eşi Fatma'ya, ondanda diğer davalı M...'a yapılan temlik yönünden, davalı F...'nın halen hayatta olduğu, ancak ölümü halinde mirasçıların dava açma hakları olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Ne varki, anılan payın ilk maliki miras bırakan olup onun tarafından yapılan satışın mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiası ile eldeki dava açılmıştır.Hal böyle olunca, 20.3.1992 tarihinde miras bırakanın yapmış olduğu temlik konusunda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının bu hususa ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.