Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12346 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 11511 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: AKYAZI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 06/07/2010NUMARASI: 2009/315-2010/283Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 126 ada 173 parsel sayılı taşınmazın maliki olup, eşi ile aralarında geçimsizlik olduğundan ve taşınmazın satılıp elden çıkarılma korkusu taşıyan çocuklarının kendisine, taşınmaz üzerindeki binanın bir dairesinde oturmaya devam etmesi, diğer dairelerin kiralarını alması ve taşınmazı davalıya ölünceye kadar bakım aktiyle devretmesini teklif etmeleri üzerine evi satma ve mal kaçırma amacı olmadığı için bu teklifi kabul ettiğini, ancak davalının kapı kilitlerini değiştirerek kendisini eve almadığını, binadaki dairelerin kira gelirlerini kendisine vermediğini ve maaşını göndermediğini bu şekilde bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 126 ada 173 parsel sayılı taşınmazın davacı İ.. A.. tarafından 25.12.2008 tarihli akitle davalı E.. A..'e ölünceye kadar bakım akdiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir. Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olaya gelince, davacının baba davalının ise kızı olduğu davalının Almanya'da ikamet ettiği esasen akdin gerçekleştirildiği tarihte de davacının yurtta, davalının ise yurt dışında bulunduğu, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalının bakım borcunu yerine getirmemesi gibi bir kusurunun olmadığı, kaldı ki davacı İsmail'in davalının kendisini evine alarak bakması gibi bir isteğinin de bulunmadığı, mali yönden desteklenmesi gerektiğini oysa davalının bu konuda kendisine yardımcı olmadığını bildirmesi karşısında akit gereğinin yerine getirilmemesinde davalıya bir kusur izafe edilmesi olanaksızdır. Bu durum karşısında yukarıda değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle Borçlar Kanununun 517. Maddesi hükmü uyarınca uygun bir irada hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.