Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12289 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7576 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : MALATYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/01/2013NUMARASI : 2012/455-2013/28Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma isteği değer yönünden reddedilerek, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacının iddiasının miras bırakanın iradesinin ikrah yolu ile fesada uğratılması nedeni ile tapu iptal ve tescil isteği olarak nitelendirildiği, bu nedenle muvazaanın inceleme dışı bırakıldığı, dinlenen tüm tanıkların da miras bırakanın ikrah veya hile yolu ile iradesinin fesada uğratılarak mallarının elinden alındığı yönünde bir beyanda bulunmadıkları gözetilerek, davacının ikrah iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Ancak davacı, ağabeyi A... ile kızkardeşi olan davalının miras bırakan Ş... D...'ü etkileyerek 27 ada 6 parsel sayılı taşınmazı danışıklı olarak M... Z... C...'a, ondan da davalıya satış yoluyla temlik ettirdiklerini , yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğiyle dava açmıştır.. Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, açıkça muvazaa hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, dava dilekçesindeki hukuki nitelendirme yanlış yapılarak muvazaa yönünden inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (Türk Borçlar Kanununun 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.O halde mahkemece muvazaa hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteği yönünden yukarıda değinilen ilkeler uyarınca yöntemine uygun şekilde araştırma ve inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.