MAHKEMESİ : SORGUN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/02/2014NUMARASI : 2012/187-2014/58Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .......'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Davacı, kayden maliki bulunduğu 605 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalılarca yapılan binanın ikamet olarak kullanılmak suretiyle taşınmazdan yararlanmasına engel olduklarını, inşaatlarını kaldırmalarını sözlü olarak ihtar etmişse de davalıların ihtara uymadıklarını ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılar, taşınmaz üzerindeki yapının çok uzun bir süre önce mirasbırakanları F. D. tarafından yapıldığını ve bu durumun tapu kaydının beyanlar hanesinde de gösterildiğini, muhtesatın değerinin mahkeme veznesine depo edilmesi gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, Türk Medeni Kanunun 722, 723, 724.maddeleri gereğince yıkımı mümkün olmayan ve aşırı zarara yol açan yapı nedeniyle kal kararı verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 605 ada 1 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın 1939/2400 payının 21.1.1997 tarihinde yapılan imar uygulaması ile davacı, 461/2400 payının ise .... Belediyesi adına oluştuğu, daha sonra davacının Belediyenin payını satın alarak tamamının maliki olduğu, beyanlar hanesinde " taşınmaz üzerindeki ev F. D. 'na aittir" şerhinin bulunduğu, yerel bilirkişi, tanık beyanları ve bilirkişi raporuna göre, taşınmaz üzerindeki evin davalıların mirasbırakanı F. D. tarafından 1980 yılında yapılmış olup ruhsatsız, kaçak bir yapı olduğu, davalıların imardan önceki parsellerde mirasbırakanlarının mülkiyet hakkı bulunduğunu savundukları anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Ne var ki; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca; öncelikle taraflara ait taşınmazların imar öncesinden itibaren tedavüllü çap(tapu) kayıtlarının ve aynı ölçekte krokilerinin getirtilmesi, gerek kadastral kayıtlar, gerekse imar kayıtları mahallinde konusunda uzman, içlerinde harita mühendisi ve inşaat mühendisinin de bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyeti aracılığı ile yapılacak olan keşifte uygulanıp, kadastral parseller ile imar parsel krokilerinin çakıştırılarak ve renkli kalemler ile sınırlarının ayrı ayrı gösterilerek, mevcut müdahalenin imar uygulaması nedeniyle oluşup oluşmadığının ve yıkıma konu edilen muhdesatın yer aldığı taşınmazda davalıların imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir haklarının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunun ve davalıların imar öncesi bir haklarının bulunduğunun belirlenmesi hâlinde, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak, yapının kaim değerinin depo ettirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.