Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12251 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10490 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/04/2006NUMARASI : 2005/233-145Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, mirasbırakanları R... K..’.. ait ..parça taşınmazın ölümünden önce verdiği vekaletnamedeki yetkisini kötüye kullanan vekili Ü.. Ö.. tarafından murisin ölümünden sonra davalı kızı E..’ya satıldığını, bir süre sonra da vekil Ü..’ın taşınmazları kendi adına devraldığını, satış işlemlerinin muvazaalı olduğunu, birlikte hareket eden davalıların mirasçılardan mal kaçırarak sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürüp satış işleminin iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tescilini istemişlerdir. Davalılar, satışların gerçek olduğunu, murisin hastalığı nedeniyle yüksek miktarda tedavi parası ödemek zorunda kaldığını, kendilerinin murise baktıklarını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, satışa dayanak vekaletnamede vekaletin ölümden sonra devam edeceğine dair hüküm bulunmadığı, vekalet görevi ölümle sona erdikten sonra satış işleminin yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı R...K...ait çekişme konusu taşınmazların ondan alınan 5.4.2000 tarihli vekalete dayalı olarak 7.5.2004 tarihli akitle davalılara intikal ettirildiği anlaşılmaktadır.Davacılar miras bırakanları R.. K..'den kaynaklanan miras haklarına dayalı olarak eldeki davayı açmışlardır.Tereke elbirliği mülkiyetine tabidir.Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda,elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına 7.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.