MAHKEMESİ : ALANYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 24/04/2009NUMARASI : 2007/395-2009/282Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kadastro ile davalı adına tespit ve tescil edilen 539 ada 6 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan imar ve ihya edilmeyen taşlık-kayalık yerlerden olduğunu, davalı adına zilyetlikle kazanım şartlarının bulunmadığını ileri sürerek, taşınmazın davalı adına olan kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazın babasından kendisine intikal ettiğini ve zilyetliklerinin 70 yıldır sürdüğünü belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taşınmazın imar ve ihyasının 20 yılı aşkın süre önce tamamlandığı ve zilyetliğe dayalı olarak şahıs adına tescilinin mümkün olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ......raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 6 parsel sayılı taşınmazın, belgesizden zilyetliğe dayalı olarak davalı adına 18.06.2006 tarihinde tespit edilerek 07.05.2007 tarihinde kesinleştikten sonra çap kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı Hazine, kayıt ve belgeye dayanılmaksızın zilyetliğe istinaden iktisap koşullarının davalı yönünden gerçekleşmediğini ve taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece mülk edinme koşullarının davalı yararına gerçekleştiği benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hemen belirtilmelidir ki, dosyaya ibraz edilen teknik bilirkişi raporundan, çekişme konusu taşınmazın güneyinde ve kısmen de doğusunda devlet ormanı bulunduğu anlaşılmaktadır. Oysa, mahkemece çekişme konusu yerde orman tahdidinin yapılıp yapılmadığı ve taşınmazın niteliği itibariyle orman sayılan yerlerden olup olmadığı konusunda sıfatı orman mühendisi veya orman yüksek mühendisi olan bilirkişi aracılığıyla gerekli araştırmanın yapılmamış olması doğru olmadığı gibi, çekişme konusu taşınmaza komşu olan parsellere ilişkin kadastro tutanak ve varsa dayanak kayıtları getirtilmeden ve dayanaklarının bulunması halinde çekişme konusu taşınmazı ne şekilde gösterdiği saptanmadan neticeye gidilmiş olması da doğru değildir. Öte yandan, kabul tarzı itibariyle 3402 Sayılı Kanun'un 14. maddesi hükmü uyarınca, bir kimsenin aynı çalışma alanı içinde kayıt ve belgeye dayanmaksızın zilyetliğe dayalı olarak edinebileceği taşınmaz miktarının sulu arazide 40, kuru arazide 100 dönüm olabileceği, mahkemece bu sınırlamalar yönünden de davalı adına tespit veya tescil yapılıp yapılmadığının, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorularak saptanmamış olmasıda yerinde değildir. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve yasal düzenlemeler çerçevesinde araştırma, inceleme ve uygulama yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacı Hazine'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 08.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.