Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12237 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13084 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: İZMİR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 11/04/2011NUMARASI: 2008/496-2011/171Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 3. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 11.04.2011 gün ve 2008/496 esas 2011/171 karar sayılı hükmün düzeltilerek onanmasına ilişkin olan 07.05.2012 gün ve 2414-5201 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı N... İ... vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalı N...'ye ait taşkın binanın davacılar parselinde kalan bölümün bedelinin depo ettirilmesine ve elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmiş;hüküm,Dairece, düzeltilerek onanmıştır.Bilindiği üzere;yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olaya gelince;davalı N...'nin imar uygulamasından önce paydaşı olduğu 7 ve 8 sayılı kadastral parseller üzerine yaptığı binanın davacılara ait 4 sayılı imar parseliyle dava dışı kişilere ait imar parselinde kaldığı kayden sabittir. Ne var ki, taşkın binanın taşan kısmının yıkılması halinde diğer bölümlerinin etkilenip etkilenmeyeceği üzerinde durulmuş değildir.Hal böyle olunca; davalıya ait binaların davacılar parseline taşkın bölümlerinin yıkılması halinde kalan bölümlerinin de yıkılıp yıkılmayacağı hususunda uzman bilirkişilerden ek rapor alınması, yıkılacağının belirlenmesi halinde binaların tüm değerlerinin belirlenmesi ve belirlenecek bu bedel depo ettirildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken ; değinilen yönde bir inceleme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Anılan husus karar düzeltme isteği sonucu yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalının karar düzeltme isteğinin HUMK.'nun 440.maddesi gereğince Kabulüne, Dairenin 07.05.2012 tarih ve 2012/2414-5201 sayılı Düzeltilerek Onama kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin11.04.2011 tarih , 2008/496 Esas, 2011/171 sayılı kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.