MAHKEMESİ: AKÇAABAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/05/2011NUMARASI: 2009/151-2011/185Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların paydaşı oldukları 368, 449 ve 450 parsel sayılı taşınmazları 1996 yılında yapmış oldukları fiili taksime göre kullandıklarını, paydaşlardan davalı A...'nin mevcut tüm paylarını çocukları olan diğer davalılara temlik ettiği halde yerleri kullanmaya devam ederek taksimle fiilen belirlenen sınırları bozduğunu ve kendilerine bırakılan bir kısım yerdeki fındık ağaçları ile sebzeleri sökerek tarla yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, taksime göre belirlenen kısımlara elatmanın önlenmesi, ürün kaybı ve zararı sebebi ile tazminata karar verilmesi istekli eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan payda??, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere TMK'nın 706, BK'nun 2l3 (11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. maddesi), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, mahkemece, çekişmeye konu taşınmazlarla ilgili Akçaabat Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2002/258 Esas sayılı dosyasından görülen ortaklığın giderilmesi davasında verilen kararın taraflar arasındaki ihtilafları kati nitelikte çözücü mahiyette bulunduğu ve yeniden dava konusu yapılmasının doğru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten de, davacılar ile dava dışı paydaşlar tarafından ortaklığın giderilmesi istekli açılan dava neticesinde Akçaabat Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 12.04.2005 tarih, 2002/258 Esas, 2005/220 sayılı kararı ile çekişmeye konu 368, 449 ve 450 parsel sayılı taşınmazların umum arasında satılarak ortaklığının giderilmesine karar verildiği, kararın tebliğe çıkartılmadığı ve kesinleşmediği anlaşılmaktadır.Ne var ki; anılan karar kesinleştirilinceye ve infaz ettirilinceye kadar davacıların eldeki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu tartışmasızdır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, davalı A...'nin çekişmeli taşınmazlardaki payını diğer davalılara sattığı halde onlara teb'an taşınmazdan faydalandığının davacılarca ileri sürülmüş olduğu da dikkate alınarak yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.